Y Kuşağı, Sen Ne Menem Bir Şeysin!

Son günlerde, anlaşılması çok zor gibi görünen ve iş hayatında onlarla anlaşabilmek için eğitimler bile düzenlenen bu kuşağın, aslında derdinin sadece “kendini anlatmak” olduğunu ve o kadar da zor bir kuşak olmadığını gördü pek çok kimse. Belki de Y kuşağı temsilcilerinin kendileri bile ilk defa bu denli bir kuşak ayrımı olduğunu ya da kuşakların incelendiğine şahit oldular.

Kurum
Günlerdir her yerde konuşulan Y kuşağı, aslında son 5 yıldır çok fazla kez masaya yatırıldı. Bugüne kadar X kuşağının bir çok defa konuşmacı olarak, Y kuşağını “anlamaya” ve “tanımaya” yönelik sunumlar yaptığına şahit olduk.
Y KUŞAĞININ EN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ
Sosyolojik bir değerlendirme olarak, kuşaklar doğum tarihlerine göre; Sessizler – Gelenekseller (1922 – 1945), “Ben”ler – Baby Boomers (1946 – 1964), “X”ler (1965 – 1980), “Y”ler (1981 – 1999), “Z”ler (2000 ve sonrası) şeklinde adlandırılıyorlarmış. MÖ’den bu yana bu ayrım yapılıyormuş üstelik. Filozof Hesiod “Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsız ve beklemeyi bilmiyorlar.” dediğinde takvim M.Ö. 800’ü gösteriyormuş. Her dönem gençler zor anlaşılıyormuş zaten çıkarımını yapsak dahi, iş hayatında ilk kez en az 3 kuşağın aynı anda yer aldığını görüyoruz, bu sebeple oldukça farklı ve kuşakların gündeme alındığı bir dönemdeyiz.

Kimiz Biz?

Komiğiz, yaratıcıyız ve evet kendi değerimizi biliyoruz. Sebepsiz yere gerekçesi anlatılmadan bir şeyin yap denmesi alerji sebebidir. Sebebi aktarılmadan verilen direktifi yapmadığımızda, bu saygı sınırlarını aşan bir otoriteye meydan okuma durumu değil kesinlikle. Saygı bize göre hak edene verilir. Haddimizi biliyor ve hak edene saygısını teslim ediyoruz.  Biz gerçekten okuyan, araştıran, yenilikçi bir nesiliz. Ne kadar bireysel görünsek de, bir o kadar dostluğa sosyalliğe, birlikteliğe önem veriyoruz. Bir ortamda neslimizin temsilcileri ile birlikte olmak çok büyük bir keyif.  Sıklıkla atfedilen özelliklerden, sadakatsiz yerine “bağımlı değil”, kendini dünyanın merkezinde görür yerine “özgüvenli”, kolay inanmaz yerine “mantık arar, nedeni sorgular” desek daha doğru olur.  Meraklı, bilgiye aç, cesur, mantığa sığmayan bir şeyi kabul etmeyen ve en önemlisi bağlılık ile bağımlılık arasındaki farkı iyi bilen, kral çıplak diyebilen bir nesiliz. Toplumsal olaylara ve sosyal sorumluluğa karşı da duyarlıyız. Anlamlı katkı sağlamayı ve üretmeyi seviyoruz. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile iç içeyiz, sosyal medyayı yoğun kullandığımız için de değişim bizim için kaçınılmaz ve doğal.
VİZYONDA: “Y KUŞAĞI ARTIK İŞ HAYATINDA”
Her ne kadar 1981-1999 yılları arasında doğanlar bu kuşakta olsa da ben Y kuşağının ikiye ayrıldığına inananlardanım. Hem kendimden, hem çevremden, hem de çok sayıda görüşme yaptığım adaylardan biliyorum. X kuşağına yakın olan Y ler, yani 1981-1989 arasında doğanlar tam bir köprü görevindeler. Hem daha genç Y leri çok iyi anlıyor, hem X ler ile daha rahat anlaşabiliyorlar. 1990 sonrası doğanların belirgin farkları olduğunu düşünüyorum. Farkındalıkları çok yüksek, çoğu çok yönlü olarak büyüyorlar ve olgunlaşıyorlar. Y kuşağının genelinin en güzel özelliklerinden birisi çok yönlü olması bence. Sadece “işkolik”, sadece “…” diye bir şey yok. Hem özel yaşamı, hem iş yaşamı, hem hobileri, hem sosyal farkındalığı, hem hem hem… Bu çokluğun ortaya çıkardığı ahenkten besleniyor bu neslin insanı, o zaman doyum sağlıyor bir nevi.  X kuşağına yakın olan Y kuşağı (1981-1989 arasında doğanlar) şu anda yönetici ya da yönetici adayı olarak iş hayatında yer alıyorlar. İş hayatının esas kurallarını değiştirmeye başlayacak olan nesil aslında bu grup.
Y kuşağı olarak düşünen ve çok sorgulayan bir kuşak olduğumuz için “neden” sorusunu sormayı seviyoruz. Tahmin edileceği üzere katı hiyerarşi ve sert otorite ile yönetim tarzı oldukça zorlayıcı. Sanılanın aksine güçlü bir iş ahlakına sahibiz ve yaptığımız işe önem veriyoruz. Ancak bu özel hayatı hiçe saydığımız anlamına gelmesin. İş-özel yaşam dengesi başlı başına motivasyon kaynağı, başarıyoruz da.
Y KUŞAĞINI NASIL ELDE TUTMALI?
Günümüz iş dünyasında kuru kuruya itaati sevmeyen ve sorgulayan Y kuşağı ile kurallardan ödün vermekten pek hoşlanmayan X kuşağının çatıştığına şahit olabiliyoruz zaman zaman. Bu kuşak bilgiye çok çabuk ulaşıyor, hızlı ve sabırsız. Hayata bakış açısı böyle iken, iş hayatında da artık bazı geleneksel yöntemler, yerini daha esnek/yaratıcı yöntemlere bırakmalı. Esnek çalışma saatleri, rahat çalışma ortamı, koçluk programları, etkin geri bildirim uygulamaları vb… Yaratıcılığı arttıran, mizah anlayışına sahip, iletişim kanalları açık olan organizasyonlara ihtiyaç var. Yöneticiyle tatile çıkmak / iş arkadaşlarıyla yapılan uzun brunchlar /ailelerin/sevgililerin/eşlerin dahil edildiği organizasyonlar / ve bir çok madde ile uzayacak listeler… Her şeyden önce, çalışanın bilgisini, katma değerini fark eden ve ona sorumluluk verip değerli hissettiren bir sistem kurmak gerekiyor. Hayat “eğlence” ile güzel. Eğlenebildiğimiz, üretebildiğimiz, kendimizi anlatabildiğimiz ve en önemlisi değerli hissettiğimiz iş, en güzel iştir. Değerli hissettirecek ne varsa, çalışan bağlılığı ve kariyer planlamasının parçası olmalı. Tüm kuralların kısa bir sürede değişmesi olanaksız olduğu ve birden fazla kuşak aynı anda iş hayatında bulunduğundan, bir arada yaşamanın ve uzlaşabilmenin alternatif yollarını bulmak gerekli. Pekala mümkün aslında, her ne kadar en büyük rollerden biri İnsan Kaynakları departmanının olsa da, aynı şekilde tepe yöneticilerin ve fonksiyon yöneticilerinin bu değişimin farkında olmaları gerekiyor. Bilgiye çabuk ulaşan Y kuşağının, deneyimleri ile bu bilgiyi pişirmelerinde koçluk desteği verecek bir X kuşağına; X kuşağının daha adil ve başarılı olabilmesi içinde cesur, yaratıcı, farklı bakabilen Y kuşağına ihtiyacı var.
Her şey bir yana, “değişim güzeldir”…
Y Kuşağı ile ilgili en beğendiğim yazı ve röportajlar için:
canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir