Hastalığımın Kaynağı Psikolojim

İş hayatının koşturmacası, gelecek planları, evlilikler, boşanmalar, doğum, ölüm, yeni bir işe başlama, işten çıkarılma, taşınma, hatta planladım planlayacağım derken aniden sonu gelen tatiller gibi bir çok şey, bizim için her an stres kaynağı olabiliyor.
Genelde, geçmişe takılı ya da geleceğe odaklı yaşadığımız için, günümüzde hemen herkesin muzdarip olduğu endişe, stres ve kaygılar biz fark etmeden, önce ruhumuzu sonra bedenimizi ele geçirebiliyor. Bel ağrısından, mide ile ilgili sorunlardan, göz problemlerinden ya da ara sıra girilip çıkılan depresyondan etkilenmeyen var mıdır? Psikolojik ve duygusal koşullarımız, fiziksel sağlığımızı her geçen gün daha fazla etkiliyor. Üstelik psikolojimizin tetiklediği bu hastalıklarda biz tüm semptomları gerçek gibi yaşıyoruz.

İkisi Bir Arada: Hem Batı Tıbbı Hem Doğu Tıbbı

Doğuştan gelen hastalıkların dışındaki hemen hemen tüm sağlık problemleri, vücudumuzun “artık bir yerde dur! “ ya da “bir şeyler yanlış gidiyor, gör!” sinyalleridir. Vücudumuzdaki organların hepsinin duygusal bağlantıları vardır. Ne kadar mutlu ve huzurluysak vücudumuz o kadar mutlu ve sağlıklıdır. Aynı şekilde, ne kadar huzursuz ve mutsuzsak, vücudumuz da o kadar gergin ve sağlıksızdır. Bu noktada bir çok uzman önemli olan insanın zihnini rahatlatabilmesi ve düşünce gücünü kullanabilmesidir der.  Ancak, insanın rahatsızlığı doruk noktasındayken “aman da düşünce gücü ile iyileşeyim”, “vardır bir hikmeti, bir zihnimi rahatlatayım” demesi çok da işe yaramıyor. Bu yüzden Batı tıbbının önemine inanıyorum. Batı tıbbı anlık, kısa süreli çözümler sunuyor, herşeyden önce kısa sürede ağrıyı geçiriyor. Doğu tıbbı ise uzun süreli ancak kalıcı şifa veriyor. İkisini bir arada uygulamak, hızlı yaşama alışmış biz aceleci insanlar için daha uygulanabilir. Hem batı hem doğu tıbbı eğitimi almış hekimler, zihnin ve ruhun tedavideki payını oldukça önemsiyorlar.

Batı tıbbı, bakterileri, virüsleri, geçirilen travmaları veya genetik faktörleri hastalık sebebi olarak sayarken örneğin Geleneksel Çin Tıbbı, sıcak ya da soğuk havayı, kuruluk, nem, rüzgar gibi doğal faktörleri ya da endişe, kaygı, hüzün, umutsuzluk, korku gibi duygusal faktörleri hastalık sebebi sayıyor. Bu sebeplerin hepsi insan vücudunda hücresel titreşimi etkiliyorlar. Bu titreşimler de, fazla ya da yetersiz enerji doğuruyorlar. Fazla enerjiye bağlı hastalıklar; iltihaplar, kistler, tümörler, öfke, depresyon, anksiyete, korkular olabiliyorken yetersiz enerjiye bağlı hastalıklar; alzheimer, kronik halsizlik, osteoporoz ya da parkinson olabiliyor.

Özellikle duygularımızın ve düşüncelerimizin bedenimiz üzerindeki etkilerinden dolayı alternatif şifa yöntemleri de gün geçtikçe gelişmeye devam ediyor. Bu yöntemler batı tıbbı ile çatışma içinde olmadığı sürece de fayda sağlayarak “tamamlayıcı” nitelikte oluyorlar. Batı tıbbı ağrıyı ve acıyı hızla ortadan kaldırmaya odaklı olduğu için şahsen herhangi bir rahatsızlıkta koşarak bir doktorun kapısını çalıyorum. Yalnız diğer yandan batı tıbbının uzun vadede sorunun kökenini çözdüğüne de inanmadığımdan, hastalıkların olası zihinsel nedenleri ilgimi çekiyor. Bu yüzden alternatif yöntemlere şans vermek gerektiğine inanıyorum. Sonuçta bizi asıl hasta eden düşüncelerimiz ve bilinçaltı inançlarımız değil mi?

Ruh-Zihin-Beden Üçlüsü Tamamsa, Her şey Tamam!

Bedenlerimiz her 5-10 sene arası bir zamanda yenileniyor. Bu kadar süre içinde aynı fiziksel sorunları yaşıyorsak, bu bedene hep aynı uyaranı veriyoruz demektir. İşte bunu bulmak, bizi bu sarmaldan kurtarabilir! Her insanın, kendi kendine şifada, doğal olarak potansiyelinin olduğuna inanıyorum. Bir yerimiz kesilse, kesik kendiliğinden iyileşir. Soğuk algınlığı, hiç ilaç almasak da kendiliğinden iyileşir. Bedenimizin tüm sistemleri kendini yenileme ve iyileştirme yeteneğine sahiptir. Bu yeteneğin farkında olan her insan, yaratılış gereği fiziksel ve ruhsal hastalıklarını iyileştirebilir. Bu farkındalıkla, Batı tıbbına destek olarak uygulanabilen tüm alternatif yöntemlerden hızlı sonuç alınıyor.
Ruhlarımızın ve zihinlerimizin ne kadar güçlü olduğunu zaman zaman unutabiliyoruz. Karşılıksız sevgi verebilmek, affedebilmek ve yine karşılıksız yardım etmek ruhsal gücü arttırmak için bire bir. Doğu felsefesine göre çakraları dengelemek, tasavvufa göre esma çekmek ve bolca dua etmek, vücut enerjisini dengeler, zihin ve ruh sağlığını korur. Her gün yapılabilecek en kolay egzersizlerden biri nefes çalışması yapmak, bir diğeri de benim de sıklıkla yaptığım, renklerin gücünden yararlanmaktır. Vücudumuzdaki çakraların her birinin bir rengi vardır. Herşey enerjidir, düşünce de enerjidir. Her bir çakraya kendi renginde enerji akışının olduğunu hayal etmek (karın bölgesinde sarı rengi hayal etmek gibi) ve bunu -zihinde yeni yollar oluşturmak adına- 21 gün aralıksız yapmak oldukça işe yarar.
(Çakraların renkleri için buraya göz atabilirsiniz. Renklerle şifa çalışması için de güzel bir makaleye buradan ulaşabilirsiniz.)
canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir