Şu hayatta en sevdiğim faaliyetlerden biridir zaman mefhumu olmadan kitapçıları gezmek, yeni kitapları karıştırmak, ayak üstü bir cümle, bir kelime daha öğrenmek. Hobi işte. Eve boş döndüğümde pek görülmemiştir. Evde okunmayı bekleyen kaç kitabımın olduğunu sorgulamadan her gezinin ardından mutlaka 1-2 yeni kitap daha alırım. Sonra eve gelir, bir önceki kitapçı ziyaretimden aldığım ama hepsini okumaya fırsat bulamadığım diğer kitaplara bakarak “bu sefer öyle olmayacak” derim. Yine öyle olur.
Beni Oku Diye Bağıran Kitaplarım Var!
Genelde aynı anda 5-6 kitap okurum. Bir günde bitirdiğim kitabım da var, bir kaç ayda bitiremediğim de. Kitaplarım konusunda oldukça bencilim üstelik. Özellikle yazıp çizerek okuduğum kitapları paylaşmada zorlanıyorum. Varlıkları bile benim için çok önemli. Şöyle kafamı gururla kaldırıp baktığım kütüphanemde; okunmuş, defalarca okunmuş, şöyle bir karıştırılmış ve hiç okunmamış kitaplar var. Zamansızlıktan severek ve içim giderek aldığım ancak okuyamadığım ne kadar kitap varsa, bir süre sonra okuyamamış olmanın benim üzerimde baskı yarattığını hissediyorum. Neden her seferinde bir kitapçıdan elim dolu dönüyorum ve neden okumaya daha fazla zaman yaratamıyorum?
Aslında zaman yaratıyorum ve okuyorum da, ancak sürekli okuyacak bir vaktim yok. Olamaz ve olmayacak da. Bir çok çalışan gibi tatilleri, yıllık izinleri iple çekiyorum “oku beni, hayır beni oku” diyen kitapları okumak için. Zamansızlık beni tatmin eden bir cevap değil çoğu zaman, asıl merak ettiğim neden okunmamış kitaplar varken insan “yeni kitaplar” alır? Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum.
Kitap Satın Almayı Durduramamak, Bir Bağımlılık mıdır?
Bazı bilgiler eskimez. Çağlar ve zamanlardan muaf “doğrular” vardır. Okunmamış her gazete ya da her kitap “yenidir” der babam. Doğru ya, haberlerin yayınlanma tarihi eski de olsa, okuyana kadar benim için yenidir her haber. Yine de “yeni” her zaman daha cazip olabiliyor. Yeni yazılan bir kitap daha iyi olduğu için değil “bana başka ne verecek, yeni bir şey var mı” diye düşündüğümüz için alıyoruz o kitapları. Göz aşinalığından belki, evdeki kitaplar okunmamış dahi olsa da okunmuş hissi veriyor sanki. Çok mu çabuk sıkılıyoruz, çok mu arayıştayız? Sözüm benim gibi olanlara. Daha fazlasını isteme eğilimimiz var, daha fazla bilgi, daha yeni, daha çok. Aslında mühim olan nicelik değil nitelik, bunu da biliyoruz belki. İnsan sindirebildiği kadar, hayata geçirebildiği kadar verim alıyor her yeni bilgiden, her hikayeden.
Tedavi Edilmesi Gerekmeyen Bir Bağımlılık
Okunmamış her kitap duygusal bir baskı yaratıyor insan üzerinde. Bende oluşan baskıdan dolayı çevremde benim gibi kimler var diye bakınmaya başladım. Ne göreyim, ne kadar da çok insan varmış meğer! Okuma bağımlılığı diye bir şey var da acaba kitap alma bağımlılığı da mı var?. Şaka gibi, “Tsundoku” diye bir kelime bile varmış japoncada, “kitap alıp okumamak” anlamına geliyormuş. Bu yazıyı kaleme almayı planladığım sırada okuduğum, “doktor beni kurtar diyebileceğim” Psikiyatr & Psikoterapist Alper Hasanoğlu da bakın neler demiş “Bir Terapistin Arka Bahçesi” adlı kitabında: “Psikoterapi eğitimim sırasında bağımlılıkla ilgili bir seminerde okuma tutkumun tedavi edilmesi gerekmeyen bir bağımlılık olduğumu fark ettiğimde, okumaya belki de hiç fırsat bulamayacağım kitapları bile satın alırken duyduğum o belli belirsiz suçluluk duygusundan kurtulup ferahladığımı anımsıyorum.” Tedavi edilmesi gerekmeyen bir bağımlılık, ne güzel!
Yine de suçluluk duygusunu minimize etmeye çalışıyor insan haliyle. Sosyal medyada geçirilen zaman arttıkça kitap okumaya ayrılan zamanın azaldığı bir gerçek. Evdekiler bitmeden asla yenisini almayacağım! sözü ise ancak bir sonraki kitapçıya kadar geçerli. Sanıyorum tutulmayacak sözler vermek yerine zaman yönetimi ile zaman yaratabilmek en olası çözüm. Sosyal medyaya ayrılan zamanı dengelemek gibi… Bir yandan da insan yaş aldıkça değişiyor diye düşünüyorum, daha seçici oluyor. Eskiden elime aldığım her kitabı bitirebiliyorken şimdi sadece beğendiklerimi bitirebiliyorum. Bu noktada, duygu ve düşüncelerimi, Francis Bacon harika özetliyor…
“Bazı kitapların tadına bakılmalıdır, diğerleri yutulmalıdır ve çok azı da çiğnenip hazmedilmelidir. “
İlk Yorumu Siz Yapın