Yazmanın Büyüsü

Yazmak; iyileştirir, yüzleştirir, bütünleştirir, arındırır. Mucizevi etkileri olan yazı yazmanın ne bir ön şartı vardır ne de bir maliyeti; yazar olmak da gerekmez, ihtiyacımız olan sadece bir kağıt ve bir kalemdir. Hayatımızda bir çok sorunla boğuşurken, bir yandan da çözüm yolları arıyoruz. Aslında hepimizin elinin altında olan bir kağıt ve bir kalem, öyle mucizevi etkilere sahip ki. Her ne kadar bir çok şeyi akıllı telefonlar ya da bilgisayarlarımız aracılığı ile yapıyor olsak da, gerçekten kağıt kalemin yarattığı etki başka. Yazmak deyince akla ilk gelen belki bir romandır. Benim bahsedeceğim ise başka, “şifa” etkili şeyler.

Yazı mı? Terapi mi?

Yazı terapisi diye bir şey var. Amerika’da Texas Üniversitesi profesörlerinden James Pennebaker tarafından keşfedilmiş bir tedavi yöntemi. Olumsuz olayları kağıda aktararak onlarla baş edebilmemizi ve bir anlam çıkarmamızı sağlayan yöntem, insanların zihinlerini ve bağışıklık sistemlerini güçlendiriyor. Bir çok çalışma ile insanların sorunlarını ve duygularını yazarak ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklardan arındığı, hatta aids, astım ve artrit gibi hastalıklarda bile yarar sağladığı çok defa ispatlanmış. Hollanda’da depresyona girmiş hastalarda, kanserli hastalarda ve yaşlılarda bu tedavi ile ilgili araştırmalara devam edilmiş, yapılan araştırmalar yazmanın ölümcül hastalıklarla savaşan kişilerde bile fiziksel ve ruhsal rahatlama sağladığını göstermiş.
Yazı Evinin kurucusu ve George Mason Üniversitesinde yazarlık eğitimi almış Yazar Koçu Yeşim Cimcoz’a göre, klasik anlamda günlük tutmak ya da duygularımızı kağıda dökmek stres ile mücadele etmemiz için bazen yeterli olmuyor. Yazının şifa verici etkisi olabilmesi için, insanların yazdıkları sayesinde duygularını daha iyi anlayabilmeleri ve bundan ders alabilmeleri gerekiyor. James Pennebaker’a göre bu yöntemle yazmak, psikoterapide sağlanan yarar kadar etkili oluyor. Bu şekilde yazmak stresi azaltıyor ve stresin azaltılması da hastalıkları önleyebiliyor. Yazmanın şifa verici gücünü yansıtan önemli çalışmalardan biri de, Journal of the American Medical Association (Vol. 281, No. 14) dergisinde yayınlanmış. Araştırmaya göre, bir çok astım ve artrit hastasından 3 gün boyunca her gün 20 dakika yazmaları istenmiş. Hastaların bir kısmından hayatlarındaki en stresli olayları yazmaları, diğerlerinden de günlük planları hakkında yazmaları istenmiş. Çalışmadan bir kaç ay sonra “en stresli olayları” yazmaları istenen hastaların neredeyse hepsinin klinik değerlendirmelerinde iyileşme görülmüş.

Günlük Hayatta Yazmanın “İyileştirici” Rolü İçin Ne Yapmalı?

Muhakkak “travma”tik etkileri olan olaylar için profesyonel destek almak şart. Ancak günlük hayatta da yazının şifalandırıcı etkisinden yararlanabiliriz.

*Günlük tutmak: Hayatının bir döneminde günlük tutan çok fazla insan var. Benim hayatımda, 3 tam yıl her gün günlük tutmuşluğum var, halen gün aşırı da olsa bir şeyler karalarım. Yıllar boyunca nelere odaklandığımı, hangi yollardan geçtiğimi, nasıl değiştiğimi görebildiğim için çok faydalı olduğuna inanırım. Hafızası kuvvetli bir insan dahi, bu değişimi kağıt üzerinde olduğu kadar “net” göremeyebilir.

*Mektup yazmak: Kızdığım insanlara mektup yazıyorum, sonra tüm bu kağıtları yakıyorum. İçimdekileri konuşur gibi mektuba dökmek kesinlikle ciddi bir rahatlama sağlıyor. İlginçtir ki, ne zaman yazsam, bir şekilde o kişi benimle irtibat kuruyor. Bunu da enerji ile açıklayabiliriz sanırım. Birine mi öfkelendim, kırıldım mı, alıyorum kağıdı kalemi, içimden geldiği gibi sansürsüz başlıyorum yazmaya.

*Cevap aradığım sorular için yazmak: Cevabını aradığım bir soru mu var, önce sorumu yazıyorum, sonra aklıma ne geliyorsa yazıyorum.  İnsan yazarken kendi ile yüzleşiyor. Bazen yazmayı erteliyorum, erteleme sebebimin yüzleşmek istememem olduğunu düşünüyorum. Bir kere odaklandım mı, ister istemez dökülüyor kelimeler sırayla.  Yazarken bir süre sonra “bilinç” ve “sorgulama” devreden çıkıyor ve bana bunları yazdıran kim? diye soruyorum. Akıp giden cümlelerde farkettiklerim beni bile şaşırtıyor çünkü. Düşüncelerin akışını değiştirmeden, geldiği gibi yazmak en sağlıklısı. Yazı yazarken sadece biz, kalem ve kağıt var. Yalnız olmak, en derindeki duyguların kağıda dökülmesine yol açıyor. Yazdıkça cümleler değişiyor, ruh halimi bire bir yansıttığını görmek ve duygularımın değişimine şahit olmak, şifa veren etkisini ispatlar gibi.

Önemli Bir Not: Travma niteliğinde, insanın psikolojik ve fiziksel olarak çok ciddi yara aldığı durumlarda, diğer bir çok terapi yöntemi gibi, yazı terapi de işinin ehli biri ile yürütülmesi gereken bir süreçtir. Öneriler, bire bir kendi deneyimlerimi yansıtmaktadır.

Söz uçar, yazı kalır.

canel Yazar:

Tek Yorum

  1. İlkin
    18 Haziran 2021
    Yanıtla

    Faydalı bir yazı olmuş. Teşekkürler Canel Hocam!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir