İkisini de deneyimlemeden yorum yapmak çok güç. Bütün sektörlere, şirketlere, yapılara hakim olmak mümkün değil. Aslında hepimiz deneyimlerimizle yaşıyoruz. Her ne kadar araştırsak da, bire bir deneyimlemek gibi olmuyor hiç biri.
Nispeten farklı büyüklükleri deneyimlemiş biri olarak, her deneyimin ve her şirketin eksi ve artıları olduğuna inanıyorum. Hiç bir yer cennet değil, insan kendi cennetini kendi inşa ediyor bir nevi. Eksi- artıların oluşturduğu T cetvelinin ağır basan tarafına göre “devam ya da tamam” kararı alıyoruz.
Diğer yandan, küçük ve büyük, neye göre, kime göre? Küçük şirket patron şirketidir demek doğru değil her zaman, bilinen bazı büyükler ne şirketi peki? Her küçük şirkette sadece patronun dediği olmuyor ya da her büyük şirkette muhteşem kurumsal değil. Benim bu yazıda esas aldığım ayrımım ise, çalışan sayısı ile ilişkili (küçük butik şirketler ile çalışan sayısı fazla olan şirketler).
Küçük denizde büyük balık olmak mı, büyük denizde küçük balık olmak mı?
Bu noktada en temel farklılıklardan bahsetmek gerek:
Küçük Şirketler,
-
Şirketin tamamı için “koca bir departman” gibi desek çok da abartılı olmaz.
-
Her bir çalışanın attığı taşın yarattığı dalgalar, herkes tarafından rahatlıkla farkedilir.
-
Fark edilmek doğal bir süreçtir. Fikrinizle, zikrinizle, performansınızla…
-
Daha esnek, daha özgürdür.
-
Bürokrasi azdır, işler daha hızlı yürür, kararlar hızlı alınır.
-
Herkes herkesi daha iyi tanır, arkadaşlık bağları güçlüdür.
-
Sorunlara müdahale hızlıdır.
-
Kaynaklar, eğitim ve kariyer imkanları nispeten daha kısıtlıdır.
-
Farklı sorumluluk alanlarında bulunulabilir, birden çok şapka takılabilir.
-
Daha samimi bir ortam, daha az rekabet, daha az maskeli insan vardır.
(Çalışanlar nispeten daha fazla söz sahibidir, ancak günün sonunda, kimse patron değildir 🙂 ).
Büyük Şirketler,
-
Süreçler uzun solukludur ve yapı daha hantaldır. Bürokrasi çoktur.
-
Üst yönetime her an ulaşmak çok zordur.
-
Rekabet belirgindir, hele ki çıkar çatışmalarında “buyrun film başlasın”.
-
Performans sistemlerine rağmen, hiç bir iş yapmadan halen mevcudiyetini koruyanlar vardır.
-
Kariyer planları mevcuttur, terfi olanakları daha fazladır.
-
Etikettir, markadır, imajdır, özgeçmişte şık durur.
-
Yan haklar daha çeşitlidir, ücret paketleri aynı sektörün küçüklerine göre daha fazla olabilir.
-
Fark edilmek daha zordur.
-
Eğitim bütçeleri sağlamdır, yalnızca teknik değil, “yumuşak beceriler” alanında da eğitim imkanları vardır.
-
Hareket alanı daha kısıtlıdır, neredeyse herşey kurallar çerçevesindedir.
Dinamik olabilen büyük şirketler ve kurumsal olabilen küçük şirketler, tebriği ve saygıyı sonuna kadar hak ediyorlar. Aynı şekilde büyük küçük demeden nerede hangi işte olursa olsun değer üretmek isteyen tüm çalışanlar da. Büyük denizde büyük balık olabilen, küçük denizde de hiç yokmuş gibi öyle geçip giden çalışanlar da yok değil. Tek bir doğru olmadığı gibi, istisnalar da kaideyi bozmaz.
Organizasyonun boyutundan ziyade, iş tanımı ve sorumluluk alanı gibi detaylar daha önemli elbette. Her organizasyon, herkese göre değildir. Buna yürekten inanıyorum. Doğru yerde olmamak, başarısızlık demek değildir. Anahtar-kilit uyumu, şirket-çalışan için de geçerli. İş ve özel yaşam her geçen gün biraz daha iç içe geçiyor, bu nedenle çalıştığımız organizasyonun önemi tartışılamaz.
Hangisini seçmeliyim ya da benim için hangisi daha uygun?
Bu sorunun cevabını en iyi deneyimle öğreniyor insan. Kişilik ve beklenti seçimde elbette önemli faktörler. Dünya Gazetesinde yer alan bir makalede okudum. Performia Kişilik Testleri Yöneticisi Sezin Kalafatçıoğlu, “büyük bir gemi içinde görev dağılımları, hiyerarşi ve istikrar vardır. Küçük bir tekneyi yönetirken ise anlık kararlar vermek, rüzgâra göre yön değiştirmek ve her türlü göreve hazır olmak vardır. İstikrar seviyesi çok yüksek, karar vermek için kanıtlar, raporlar arayan, teorik bilgisi konuda yeterli olmadan harekete geçemeyenler için büyük şirketler için biçilmiş kaftandır. Anında karar almak, özgür olmak, sıklıkla inisiyatif almak, dinamik olmak isteyenler ise küçük şirkette daha mutlu olabilirler” demiş.
İnsan önce kendini tanımalı! Nasıl bir şirkette çalışmak istiyorum? Benim nasıl bir yapım var?
Ben ne ile demotive oluyorum? Kendimi nasıl bir ortamda daha rahat ifade ediyorum?
Dilerim herkes arzuladığı, yapısına uygun ve başarıyı yakalayacağı organizasyonlara kavuşur!
İK Çalışanlarına Naçizane İpuçları:
Tüm çalışanları yakından tanımak isteyen, onlarla ilgili her bilgiye hakim olmak isteyen, bir süre ziyaret edemediği her çalışan için sıkıntı duyan ve kendi içinde bunu bir performans kriteri yapmış, böyle olduğunda kendini başarısız hisseden (zanneden) İK çalışanları için nispeten küçük şirketler ilaç gibidir.
Business Research Lab’ın yaptığı bir araştırmaya göre, 100 kişilik şirketlerde çalışan memnuniyeti, 500 ve daha fazla kişinin çalıştığı şirketlerdeki çalışan memnuniyet oranından daha yüksek çıkmış. Bu sonucun çıkma sebebi üzerine genel kanı, çalışanların küçük şirketlerde üst yönetime daha yakın olmaları ve daha rahat ulaşabilmeleriymiş. Bu nokta motivasyon için de oldukça önemli.
Diğer yandan, çalışan sayısı, küçük şirketlerde az olduğundan kurum içi yedekleme yapmak zordur. Büyük şirketlerde yetenekleri çekmek (bilinen özelliklerinden dolayı) daha avantajlıdır, “isim” önemlidir çünkü. Daha küçük şirketlerde ise “değerler” daha çekici oluyor adaylar için. Bir gerçek var ki, kimileri ilk günden itibaren küçük denizde büyük balık olmayı, büyük denizde küçük balık olmaya tercih edecektir. Herkes büyük şirketi ister, orada başarılı olur diye bir kaide yok.
İlk Yorumu Siz Yapın