Eğitimde Yeni Dönem: “Özel Dikim”

“Eğitim şart” dillere pelesenk olmuş bir söz kalıbıdır. Şirketlerde de böyle. Sürekli öğrenmenin öneminden hepimiz bahsediyoruz da bence nicelik nitelikten daha önemli hale gelmiş durumda. Araçlar da, amaç olmuş.

Geçen gün katıldığım bir ilkyardım eğitiminde, bilinen büyük perakende devlerinden birinde çalışan üstelik farklı iki şubesinden gelmiş olan çalışanlar da vardı. Eğitimin ilk gününde, eğitimin süresinin iki gün olduğunu öğrendiklerinde çok şaşırdılar ve vardiya sisteminden dolayı işe dönmek zorunda olduklarını söylediler. Kendilerine gönderilen bilgilendirme bu eğitimi işaret etse de (yanlış e-mail gönderimi ayrı tartışma konusu) aslında katılmaları gereken başka bir eğitimmiş.

Rahatsızlıklarını sesli dile getirdiklerinde, insan hayatını konu alan eğitim bence çok önemli bilgiler içerdiğinden, “madem yanlışlık olmuş en azından eğitim (ya da İK) departmanınızla görüşün (maliyette çok değil hem) ve biriniz devam edin” önerisinde bulundum.

Devam etmeye istekli olan katılımcı, eğitim departmanı ile görüştü ve tüm hikayeyi anlatma sebebim olan şu cevabı aldı:

“Tamamlamanız gereken eğitim süresi 4 saatti zaten, o süre tamamlanmış oldu, işinize dönebilirsiniz.”Yani, alınan eğitimin ne olduğu, önemi, sağlayabileceği fayda değil de tüm mesele çalışan başına eğitim saati mi?Böylesi bir vaka ile karşılaşmadığım için nutkum tutuldu. Yıllardır bir çok sınıf eğitimine katılırım, iz bırakanlar olduğu gibi hiç hatırlamadıklarım da oldu. İşin içinde samimiyet, uygulanabilirliği kanıtlayan örnekler, duyguları aktive etme unsurları yoksa eğitim yeterince amacına ulaşmıyor bana göre. Sınıf eğitimlerinden çok bire bir koçluğa ve mentorluğa, deneyim yaratan aktivitelere daha çok güveniyorum. En önem verilen ölçüm araçlarından biri olan çalışan sayısı-aldırılan eğitim konusunda garip bir durum yok mu? Nicelik mi, nitelik mi tartışmasının tam da olması gerektiği noktadayız. Aldırılan eğitimlerin sayısından çok nasıl planlandığı ve alınan verim değil mi önemli olan?

Uzun yıllardır iş hayatında olan bir çok çalışan klasik paket eğitimlerinden eminim ki defalarca aldılar. Yeni bir tane daha aldırıyoruz dendiğinde haliyle “iyi de kaç tane eğitim aldım ben” diyor ve heyecan duymuyorlar. Diğer yandan, herkesin eğitimlerden ve kendini geliştirmekten çok da hoşlandığını düşünmüyorum. Bu durum insanın yapısı, bakış açısı, hayat duruşu ile alakalı. “Neden daha fazla eğitim almıyoruz” diye sorgulayan çalışan olabildiği gibi “yeter, bana dokunmayın, iyiyim ben böyle” diyen çalışan da var. Tüm oklar bu konuda biraz da “işe alım”a işaret ediyor. Sürekli gelişime inanan olduğu kadar inanmayan çalışanlar da var.

Çalışan başına düşen eğitim saati ya da bu eğitimin geri dönüşü nedir ne değildirden önce; ihtiyacımız olan nedir ve bunun için nasıl bir planlama yapmalıyız hepsinden daha önemli. Dünya Gazetesi’nde yer alan bir makalede okudum: “Geleceğin yöneticilerine odaklı eğitimler şirketin uzun dönemdeki başarısı için yapılmış yatırımlardır. Doğru eğitimlerin tasarlanması ve şirketi başarıya taşıyacak eğitimcilerin görevlendirilmesi, hafife alınmaması gereken kararlardır.” Kurumsal paket eğitimlerin verimliliğini sorguluyordum bir süredir; Fütürist Ufuk Tarhan konu ile ilgili kapsamlı bir yazı yazmış.

Bu konu üzerinde sohbet ettiğim bir arkadaşım, iyi hoş ama bir çok kuruluşta kocaman eğitim departmanları var onlar ne iş yapacak peki diye sordu. Hazır kurumsal eğitimleri sunmak yerine, daha fazla ve etkin ihtiyaç analizi yaparlar ve mentorluk / koçluk araçlarına yönelirler belki dedim. 🙂

Makedonya kralı Philip, bir gün, oğlu İskender’in hocası olan Aristoteles’e kızmış ve onu aşağılamak için; “ne olacak sanki, senin yerine bir köle tutar, onun oğlumla ilgilenmesini ve eğitmesini sağlarım” demiş. Bu sözler üzerine ünlü düşünür kendinden emin bir şekilde krala dönmüş; “evet efendim, iyi fikir, o zaman çok geçmeden iki köleniz olur” diye karşılık vermiş.

Eğitimleri kimden niçin alıyoruz ve ne fayda sağlamak istiyoruz? Her geçen gün neredeyse her konuda (sağlık, spor, moda vb.) kişiye özel uygulamaların arttığı günümüzde, eğitimlerin “paket” / “fabrikasyon” olmasının çoktan tadı kaçmadı mı?

canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir