Yaşanılan olaylar, karşılaşılan vakalar, odaklanılan konular o kadar farklı ki… Bence hangi departmanda çalışmak istediğine karar vermesi yetmiyor bir çalışanın, hangi “sektörde” kariyer yapmak istediğine de karar vermeli.
Çünkü asıl yaratabildiğimiz fark, çalıştığımız sektöre ne kadar hakim olduğumuzla ilişkili. Stratejiyi, zorlukları, güçlü yanları, rekabet koşullarını ne kadar iyi bilirsek süreçleri o kadar iyi yürütebiliyoruz. Dünyanın en başarılı uygulamaları “şirketin gerçekleri”nden uzakta ise malesef işe yaramıyor. Çünkü her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır misali her sektörün dinamikleri de farklı. Üstelik yalnızca İK departmanı için değil aslında tüm birimler için geçerli bu durum.
En son iş değiştirmeden önce bir çok görüşme yapma fırsatım oldu, haliyle bir çok “görüşme anısı” biriktirdim. Bakış körlüğü olmaması için ara sıra İK’cıların da görüşmeye gidip masanın diğer tarafını hatırlamasını önemli buluyorum; neyi “yapmayacağını” ya da kendi sürecine “başka neleri dahil edebileceğini” fark edebiliyor.
Yaptığım görüşmelerden birinde, ki hayatımda ilk defa oldu, görüşmeci (özgeçmişime rağmen) mavi yakalı çalışanlarla olan iletişimi ve endüstriyel ilişkileri ne kadar bildiğimi sorguladı. Çok hakim olmamanın çok büyük bir eksiklik olduğunun da defalarca altını çizerek. 3 saatlik (!) görüşmenin ardından 🙂 , çıktığımda detaylıca düşündüm konu üzerinde. Kariyer yaşamı boyunca, yalnızca beyaz yakalı çalışanların olduğu bir şirkette ya da yalnızca hizmet sektöründe çalışmış veya bire bir fabrikalar / sendikalar vs. ile ilgilenmeyecek bir İK profesyoneli olamaz mı? Herkes, her şeye hakim olmak zorunda mı? Ayrıca her alanda uzmanlaşmak mümkün mü?
Bence olması gereken, hangi şirket ile evlenmişsek, oturduğumuz semti de yaşadığımız şehri de, etrafımızdaki komşuları da çok iyi bilmemizdir. Her şeyi bilmeye çalışmak marifet midir? Yoksa doğru ve gerekli bilgiye nasıl hızla ulaşacağını bilmek midir meziyet? Ne kadar deneyimli olursak olalım her yeni şirket bir çok “yeni” yi de içinde barındırıyor olacak. Haliyle her zaman alışma / adapte olma / öğrenme gereksinimi duyacağız. Farklı bir endüstri tecrübesi olan birinin bambaşka bir sektöre hızla adapte olabilme ihtimaline inanan biriyim. “Sektör” tecrübesi olmadan istihdam edilen ve sürpriz (!) bir şekilde başarılı performans sergileyen çalışanlar var. Özetle mühim olan, sektörle ilgili hızla bilgi edinmek ve dinamiklerine hakim olmaktır.
Sektörel tercihte çalışanın karakteristik yapısının da önemli rol oynadığını düşünüyorum. Örneğin stabil yapıya sahip görev insanı olan bir İK çalışanı kuralların belirli olduğu bir sektörde verimli çalışırken, değişime kolayca adapte olabilen bir başkası kararların hızla değişebildiği dinamik bir sektörde zorlanmayacaktır.
İnsan kaynağı ihtiyaçları ve uygulamaları sektörel farklılıklar gösterdiği için, keyif aldığımız ve yapı olarak uyum sağlayacağımız sektörde görev almak başarının anahtarı olacaktır.
İlk Yorumu Siz Yapın