21. PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresinin Ardından; Gözler “2016 Dünya İnsan Yönetimi Kongresi”ne Doğru Ufukta – 1

Bugüne kadar katıldığım kongrelerden en özeli oldu 21. Peryön İnsan Yönetimi Kongresi, çünkü altı aylık blogum ile özel davetli olarak katıldım. İlginç bir şekilde bu durum “ev sahibi” gibi hissettirdi. Bu enerji ile tüm bloggerlar ile birlikte olmak, eski dostları görmek, bilgi tazelemek, bol bol düşünmek, çıkarımlar yapmak oldukça keyifliydi.

Bloggerlar için hazırlattıkları rozetler, her oturumda yer alan blogger masası (bu konuya dikkat etmeyip oraya oturan katılımcılara rağmen) ve nazik davetleri için Özlem Helvacı Kılıç ve Peryön’e tekrar çok teşekkürler.

Bu yıla özel bir ilk olan Blog Ödülleri gerçekten yüreklendirici, motive edici ve mutluluk verici bir başlangıçtı. Aydan Çağ, Saygı Günenç ve Müge Arslan’ı içtenlikle tebrik ederim. Benim de ilk 3’üm başkaydı, Fatmanur Erdoğan, Banu Çakar, Cengiz Çatalkaya ve İpek Aral Kişioğlu’nu sahnede görmeyi bekledim. (Yarışmaya katılmama kararına saygı duymakla birlikte Selin Yetimoğlu’nu da) Hepimizin söylediği gibi, sonuç ne olursa olsun çok güzel bir adım oldu! Sadece naçizane, ben ödül töreninin daha uzun sürmesini, tüm finalistleri hatta yarışmayan da tüm ik bloggerlarını sahneye davet etmelerini, birliğin gücünü orada da yaşatmalarını bekledim ancak tüm içtenliği ile Gülsün Müftügil’in söylediği gibi herşeyin ilki en masumudur inşallah sonraki yıllara. 🙂

En gurur verici haber, 2016 Dünya İnsan Yönetimi Kongresine ev sahipliği yapacak olmamız, en güzel başlangıç özel hissettirdiği için ilk gün oturumuna kırmızı halı üzerinde yürüyerek giriş yapmamız, en eğlenceli an da ikinci günün sonundaki Mehmet Auf’un müzikli öğretisi idi bana kalırsa.“Kongre deneyimli” bloggerların özellikle uyarmasına rağmen; bir oturumu hem dinlemek, hem not almak, hem de minimum imla hatası ile vurucu 140 karakterlik mesajlar yazmak hiç ama hiç kolay değildi. Yapabilen herkesin emeğine eline sağlık.

Ben bu yıl not almak yerine tweet atmayı tercih ettim, haliyle kaçırdığım noktalarda olabilir. Sıcağı sıcağına, özümsediğim tüm bilgileri ve aklıma yapıştırdığım not kağıtlarımı paylaşacağım. Kaçırdığımız her bilginin ilacı, kongre katılımcısı bloggerların iki güne dair yazacakları blog yazılarını üst üste koyup içmektir. 🙂

Peki Neler Öğrendik, Tekrarladık, Özümsedik?

Kongre açılışı Yiğit Oğuz Duman ile oldu, sabah enerjisi ile konuşmasında bizi kongrede neler beklediğini özetledi.
Akıl Notum: İyi İK’cı, dışarıyı içeriye taşıyan, şirketin iş sonuçlarına etki edebilen, toplam organizasyonun gelişimini hedefleyen, geleneklere bağlı ancak gelecek için devrimci olan kişidir.

İstihdamda Kadın Erkek eşitliğinden bahseden aile ve sosyal politikalar bakan yardımcısı Doç. Dr. Aşkın Asan, genel güncel uygulamalardan bahsetti. Ancak sanki neredeyse her gün bir tecavüz / taciz, dayak, ölüm, kadın hakları ihlali haberi okumuyormuşuz gibi, pembe bir tablo sundu bize. Biz galiba başka bir dünyada yaşıyoruz hissini arkasında bırakarak, konuşmasını tamamladı.
Akıl Notum: Kadın-erkek eşitliği, kadınların toplumsal hayatta yer alması ile olabilir. Kadın bakış açısı, insan bakış açısı yani hak temelli bakış açısıdır. Eşit okullaşma projesi, kadınlara yönelik tedbirler kapsamında, eğitimi yarıda kalmış kadınlar için Gönül Elçileri Projesi, başaran kadın modeller ile iş kurmak isteyen kadınlara yönelik Adım Adım Anadolu projesi, Dede Beni Okula Gönder, İş’te Eşitlik Platformu gibi harikulade projeler. (İnşallah böyle böyle “kızlı erkekli” gelişeceğiz, kadın hak ettiği değeri alacak. Neden alacak? Erkeği yetiştiren de kadın, toplumu temeli kadın da ondan).

Sahnenin çılgın jokeyi Jim Lawless! Beynimize, kalbimize hitap ettiği öğretisi dışında, muazzam “sahne kullanımı” ile büyüledi. Taming Tigers adlı bir kitabı olan ve aynı isimli danışmanlık şirketi ile uluslararası bir konuşmacı da olan Lawless, hepimizin içinde cesaretimizi kırıcı kaplanlar olduğunu söyledi. İlham verdi mi verdi? Evet. Cesaret ve içimizdeki gücün kullanımına dair çok fazla konuşma / konuşmacı var ancak Lawless en çok sahneyi etkin kullanımı ve enerjisi ile hayran bıraktı. Sahnede devleşenlerden!
Akıl Notum: Cesurca “bugün” hareket et, zira zaman sınırlı. Hepimizin kurallar kitabı var, kendi kural kitabını baştan yaz. Nereye ulaşmak istiyorsun? Her gün yönünü oraya çevir. Hayatının kitabını kim yazıyor? Sen mi, seni engellemeye çalışan içindeki kaplan mı? Yapamayacağını söylese de yapabilirsin. O ses “gerçek” değil. Aksini iddi etse de, kaplanı durdurmak için çevrende araçlar var. Gerekirse yardım iste. İnandığın şeyler için ayağa kalk! Bazen başkaları seni yargılayabilir, yalnız da kalacak olsan, senin için önemli ve istediğin ne varsa, yola devam! Her gün seni korkutan bir şey yap. Kalp atışların hızlansın ve rahatlık alanından çık! Dünyanın sonunun olmadığını gör, korkusuzca ne yapmak istiyorsak yapabilme cesaretimiz gelişsin. Zaman algını değiştir, değişim için zamanını kontrol et. Kaplan değil, sen yönet. Yerine koyamayacağımız tek şey zaman stoğumuz. Zaman hikayeni yazman için verilen kağıttır ve kendi hikayeni ancak sen yazabilirsin. Asla pes etme!

Lawless’ın ardından St. Gallen Üniversitesinden Heike Bruch, organizasyonel enerjiyi arttıran liderlik sunumunu gerçekleştirdi. Bir kez daha enerjisi düşük, “salt akademisyen” duruşlu sunumlarda konsantrasyonumu kaybedebildiğimi anladım.
Akıl Notum: Dönüştürücü liderlik ile ilham ver, motive et, vizyonu yaşat. Organizasyonel enerjin pozitif mi negatif mi? Pozitif enerji, organizasyonun performansının artmasını teşvik eder. Organizasyonel enerjiyi liderler ve yöneticiler belirler, enerji türü de liderlik kalitesi ile doğrudan ilişkilidir. Üretken enerjiye sahip olmak güzel ancak salt üretken enerji motoru çabuk yaktırır. Bu tür organizasyonlara tükenmemek için biraz da rahatlık enerjisi gerekir. Ve son olarak, kıymetini bilmeyene sanatını anlatma!

En sevdiğim sunumlardan biri oldu, girişimci,küratör ve tedster Melek Pulatkonak’ın beslenme çantası oturumu. Elbette beklentim bir kaç tane kadın hikayesini baştan sona dinlemekti ancak bir tık ötesi oldu. Bu hikayelerin çok daha fazlasını dinleyebileceğimiz, kadın dayanışması ve istihdamına yönelik çok güzel örneklerden haberdar olduk.
Akıl Notum: Gerçek üretkenlik için bizi bir arada tutacak değerlere ihtiyacımız var. O yaptıysa ben de yapabilirim inancı güçlendikçe üretkenlik artar. Tüm kadınların kategorize etmeden birbirinden öğrenecekleri çok şey var, rol model önemli. Cesaret veren kadın hikayeleri ve dayanışmanın yer aldığı, geleceğin kadın liderlerine yatırım yapmak isteyen bir platform var, TurkıshWIN (Turkısh Womens International Network). En genç konuşmacıları 15 yaşında, robot yarışmalarına katılan bir Darüşşafakalı. Leyla Alaton, Şafak Pavey gibi konuşmacılar yer alıyor. Bir de, kalifiye, bazı sebeplerle iş hayatından ayrılmış ve geri dönmeye hazır kadınlar için adı üstünde YenidenBIZ platformu mevcut. (Ne yapıyorsa kadın kadına yapıyor diyenlere inat, kadın dayanışması var arkadaşım)

Yine keyif aldığım sunumlardan bir diğeri, Y kuşağı ve yeni tip işyerleri ile ilgili sunum oldu. Elif Duru Gönen, konu hakkındaki bilgi ve deneyimi hissettirircesine başarılı bir moderatörlük örneği sergiledi. Konuşmacılar TurkTicaret.net İcra Kurulu Başkanı Murat Yanıklar, Morhipo İK Yöneticisi Melis Önce, Yemek Sepeti İK Müdürü Kıvılcım Kıran, Back up İK ve Destek Süreçler Koordinatörü Levent Egemen Ercebeci idi.
Akıl Notum: Yeni çalışma ortamları, sosyal öğrenmenin olduğu, kadın-erkek çalışan oranında kadının oranının yükseldiği, maksimum iletişimin gerçekleşebildiği, iş-özel yaşam dengesinin karma şekilde sağlandığı organizasyonlar. Yaş ortalamaları 25-28 arasında. Ve bunu gerçekleştiren organizasyonlar %20. Yeni ofislerin sloganı gelenekle geleceği birleştirmek. Kendilerini evde gibi hissederken “eğlence” faktörü de unutulmuyor. Y kuşağı bu ortamlarda daha fazla “sosyalleşiyorlar”. Değişim için sihirli kelime “aidiyet duygusu”. Tüm bu değişimlerde sadece departman müdürleri değil çalışanları da dahil etmek önemli. Ofis ortamı ile birlikte iş süreçleri, yapılış şekilleri ve tüm sistemler “yeni kuşak” olmalı.

Boyner Holding İK ve Kurumsal İletişim Direktörü, Öğretim Üyesi, Yazar İdil Türkmenoğlu, “sesim geliyor mu, değişin dedik, neden hala değişmediniz?” isimli, pozitif yönetim ve iletişim konulu bir sunum gerçekleştirdi. Tarzını seven, kitaplarını okumuş biri olarak beğendiğim sunumlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Akıl Notum: Değişim yönetimi, ciddiyetle ele alınması gereken bir konu. Bu süreç ben yaptım oldu diye bir anlayış işe yaramaz. Anlayışlar değiştiğinde, herkeste davranış değişikliği olabilmesi için, küçük yeni kurallarla alıştırmalar yapılmalı ve zamana yayılmalı. Deneyim yaratmak önemli, deneyim dedikoduyu önler. Bu noktada en çok, iletişimin can damarı olan dağıtıcılar, yani sekreter güvenlik görevlisi orta kademe yöneticileri eğitin. Değişimin sadece sevimli yüzü yok, bu süreçte negatif etkilenenler de olacaktır. Bu noktada doğru ve etkin bir bilgilendirme önemli. Özellikle negatif etkileneceklere son dakika golü atılmamalı, herkese sonuna kadar hak ettiği değer verilmeli. En iyi sistem aktarabildiğimiz kadar başarılı, aktarım da doğru üslupla yapılmalı. Pozitif kültürler yaratırken pozitif dil ve üslup kullanımı önemli. Çıkış görüşmesi yapmak son pişmanlıktır fayda etmez, gitmeye karar veren çalışana “benimle kal” görüşmesi yapmak pozitif iletişim ve kültürün bir örneğidir. Her zaman her şirkette kutlanacak bir şeyler vardır. Pozitif değişim demişken, biz pozitiften başlamalıyız. Kullandığımız dil ve bakış açımız vizyonumuzu yansıtır.

Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir