İki gün boyunca içtenlikle ilk 3’e koyacağım sunumlardan biri Unida kurucu ortağı duayen İK cı Saide Kuzeyli şüphesiz. Nasıl samimi, nasıl dürüst, nasıl eğlenceli! Sunuma girmeden evvel bir an için bile “acaba bu oturuma katılsam mı” dediğim için üzgünüm!
Akıl Notum: İnsan Kaynakları, insanlık tarihi kadar eski ise biz İK cılar hala işimiz değerli mi kıskacında olmamalıyız. Eğer biz kendi içimizde değerli mi yaptığım iş diye sorarsak sağlam duramayız. Oysa ki bu işte önce sağlam duruş ve cesaretle doğru bildiğini söylemek gerekli. Halen muhasebe departmanın parçası olan İK departmanları da var adı Mutluluk Departmanı olarak değişenler de. Değişime ayak direyen, robot gibi olup düşüncelerini saklayan, dışı var içi boş İK cılarda var, biz de farklı farklıyız. İşimiz soyut olduğu için geride durmayalım. Önce biz kendimize inanalım. Bayan işi, kolay iş gibi görünür ama zordur İK. Esneklik gerektirir, ketumiyet gerektirir, yürek işidir! Sahici işler yapın, reklam kokmasın samimiyet koksun. Yanlış da yaparız önemli olan yanlıştan pay çıkarmaktır. Eleştiriye kendinize değil işe alın. Toleranslı olun sabırlı olun. Herşeyden önce size siz inanın.
İlk günün son oturumunda ise, yazar, konuşması ve eğitmen Douglas Miller, şans ve başarı üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Günün “en yorgun” zaman dilimine denk gelse de kulağa küpe satır başları vardı.
Akıl Notum: Olabileceğinin en iyisi ol. Hayatında aktif bir oyuncu mu olmak istersin uzaktan seyretmek mi? Sıkı çalışma daha iyi bir şans getirebilir. Şans kontrol edemediğin senin dışında gelişen şeylerin sonucu mu yoksa fırsatları tanıyabilme ve kişisel eylemlerin sonucu mudur? “Kendi dünyamı ben yaratırım”dır artık yeni anlayış. Biz kontrol edebileceğimiz şeylere odaklanmalıyız. Başarısızlık iyidir, çünkü, başarısızlık olmadan başarı bir opsiyon değildir. Başarısız olduğunda kendine değil bunu “eylem”e yükle. Terslikler de motive eder. Günün en güzel miras kalan sorusu da şuydu: En son ne zaman bir şeyi “ilk defa” yaptın?
İkinci Gün Neler Öğrendik, Tekrarladık, Özümsedik?
İDO Genel Müdürü Dr. Ahmet Paksoy, tecrübesizsen şanslısın korkma dedi ve içtenlikle özgüvenle kendi geçtiği yollardaki taşları anlattı. O Taşları nasıl temizlediğini ve nasıl ilerlediğini…
Akıl Notum: Doğru yanlış herkesin hikayesi kendine. İnsan profesör olmak isterken IDO Genel Müdür olabilir. Yolumuzu biz çiziyoruz. Çizemiyorsak nasıl davranacağımızı biz belirliyoruz. Her zaman müdahele edebilecek noktalarımız var. “Cesur” yetiştirilmek önemli. Hayata “güçlü” hazırlanmak. Her zaman fırsatları yakalamak için bakınmak, değişim için fırsatların peşinden koşmak önemli. Başaramayacağım diye korkabilirsin, korkulara rağmen tilki gibi değil aslan gibi dolaş. İstemek yetmez alın teri, çalışmak lazım. Her insan anlaşılmak değer verilmek ister. Bir yönetici duygusal zekası ile insana verdiği değer ile “samimiyetle yanındayım anlıyorum seni dinliyorum“ diyerek başarılı olabilir. Başarıya giden yolda destek istemek de önemli. İnsan her şeyi bilemez! Tavsiye almak, yardım istemek zayıflık değil erdemdir. Heyecan önemli bu hayatta. İnsanın gözüne bakıp heyecanlı mı diye anlamak lazım. Mucadeleci ruh ve heyecan insanı başarıya götürür. Şirketin gücü insan kaynağıdır, bu yüzden sahaya inin, yakın olun insana, samimi olun, şeffaf olun. Bu kaynak kadar güçlüsünüz!
En sevdiğim oturumlardan biri Konda Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın toplumsal dinamikler üzerine gerçekleştirdiği söyleşi oldu. Sahnede sadece Bekir Bey ve Fatih Türkmenoğlu, evde sohbet eder gibi koltuklarda oturmuş, bir yandan türk kahvesi. Gayet sıcak, gayet dinlenilesi, bol bilgili, bir sunum değil sohbet oldu. Su gibi akıp geçti zaman. Bence Bekir Ağırdır çok daha fazla sunumlarda, konuşmalarda yer almalı.
Akıl Notum: Son 30 yılda toplumun yarısı göç etti. Yakın gelecekte 54 milyon yetişkinin %60 ı 15 metropole yığılmış olacak. Çok değiştik. Yeni hayatın ritminde çelişkilerin, farklılıkların nasıl yönetildiği önemli. Liderlik için vizyon, adalet ve güvenilir olmak önemli. Önce insanları inandırmalısın. İşe gönül vermek sahici olmak uzmanı olmaktan daha kıymetlidir. Biz, politika için kesin bir ideoloji örgütlenme olmalı derdik. Çekirdek gezi ise şunu gösterdi insanlar kentindeki park için endişelenebiliyorlar. Yeni kuşak politika tanımımızı reddetti ve politika aslında her an heryerde dedi. Benim geleceğimden haber ver dedi. Birey herşeyi açıklamıyor. İnancımız etnik kökenimiz aidiyetlerimiz farklı. Nasıl yok sayalım? İdari İşlerden İnsan Kaynaklarına geçişi izledik. Şimdi İK meziyeti işte bu farklılıklarda ortak iyiyi güzeli doğruyu bulmaktır. Toplum tek tip değil ki. “Kişiye özel” uygulamalara değer verilmeli, oysa ne de fazla fabrikasyona mahkum olduk. Sistemleri direkt ithal etmek yerine kültürel kodlarımızı da dikkate alalım. Farklılıkları bilelim ve öyle yönetelim. “KADIN” meselesi bizim en temel meselemizdir. Kadına verilmeyen hak başka “farklılıklara” nasıl verilsin? Bu alanda yapılacak en ufak bir değişim, toplumun her alanına fayda sağlar.
Koçluk sistemi ikilemleri benim merakla beklediğim bir oturumdu. Koçluğa gönül vermiş, üstelik İK kimliği ile koçluk yapılmayacağına inanan biri olarak can kulağı ile dinledim. Katılımcıların koçluğa mesafeleri ve bilgi düzeyleri farklı olduğu için, oturum koçluk nedir ne değildir, neden önemlidir ile başladı. Aslında ben oturumun bir tık daha derin geçmesini tercih ederdim. Yine de konu koçluk olduğu için ve konuşmacıların İK’cıların koçluk yapmasına karşı olduklarını öğrendiğimden keyif aldım. Moderatör Rıza Kadılar, konuşmacılar ise General Elektrik Türkiye İK’dan Sorumlu Genel Müdürü Yardımcısı Belgin Ertam, İnci Holding İK Müdürü Başak Ertaş ve Yönetici Koçu Özlem Kıyat Berber’di.
Akıl Notum: Koçluk ve mentorluk aynı şey değildir. Profesyonel bağımsız koçluk, iç koçluk ve koçluk bakış açısı ile hareket etmek de birbirlerinden farklıdır. Performansından memnun olunmayan bir yönetici için kurumla organik bağı olmayan bir dış koç tercih edilirken, şirketi kültürü bilinsin isteniyorsa iç koç tercih edilmelidir. Koçluk konusunda üst yönetimi ikna etmek, nedir ne değildiri anlatmak bir de bütçe ayrılmasını sağlamak işin en zor yanı. İkna sürecinde bu işin duayenlerini davet edip onların anlatmasını sağlayabiliriz. Ayrıca koçluk konusunda kişinin baştan inanarak gelmesi doğası gereği şart. Koçlukta ikna olan, olmayanı ikna edebilir. Bu süreçte sistemler ithal dahi olsa aslında bizim kültürümüzde özümüzde koçlukla örtüşen çok değer var. Koçluk bozuk birisinin tamiri demek değildir. Şu an gelinen noktada bir çok önyargı kırılıyor. Yönetimi ikna etme, iç koç seçimi (bu seçimde iyi dinleyici, istekli, olgun profiller olmalı), ekol seçimi ve eğitim aldırılmasından oluşan iç koçluk sürecinin oturtulması iki yıl sürebiliyor. Meslek standartlarının belirlenmesi açısından koçlukta ICF akreditasyonu önemlidir. Koçluk, sabır ve devamlılık gerektirir. Koçluk kalbe hitap etmelidir. Koçluk yapılmaz, koç “olunur”.
Bir sonraki oturum, İşim Evimde Ailem İşyerimde adlı, moderatörlüğünü Şirin Mine Kılıç’ın yaptığı, Bilim İlaç İK Müdürü Dilek Mete ile Ceva Lojistik Inbound Grup Yöneticisi Hakan Çetin’in konuşmacı oldukları, ana konusu aile, ev ve işyeri dengesi olan oturumdu.
Akıl Notum: Ne kadar büyük bir şirkette olsak da aile gibi olmayı başarmalıyız. Evlilik, doğum, cenaze gibi iyi ve kötü her günde çalışanımızın yanında olmak, olduğumuzu bizzat somut örneklerle de göstermemiz gerekir. Evli ve çocuklu olanlar başta olmak üzere bir çok çalışan aile mi iş mi ikileminde aileyi seçiyor. Üstelik çalışanların %70’i aile-iş dengesini sağlayamıyor. Bu nedenle ileleri yok sayamayız. Bir çok aile, eşlerinin çocuklarının anne-babalarının nerede çalıştığını merak ediyor. Neden görmesinler? Neden birlikte birşeyler yapmayalım? Onları da sosyal projelere, bazı aktivitelere dahil etmek inanılmaz güzel sonuçlar doğurabiliyor. Hatta ailelerin daha istekli ve sonuç odaklı olduğu görülebiliyor. Aileyi dahil etmek konu dışı algılansa da tam da bu oktada üst yönetim bakış açısı çok önemli. (Her konuda üst yönetim bakış açısı önemli)
İşte günün en güzel anı! Bu oturum, bizi Mehmet Auf ve Orkestrasının eğlenceli, eğlenirken öğreten, keyifli gösterisi ile buluşturdu. Evet, biz çok seviyoruz müziği! 🙂 Anlatılmaz deneyimi yaşanabilen bir sunumdu.
Akıl Notum: Her birey nasıl kendine has ise, her kademedeki çalışan da bir enstrüman gibi kendi tınısına sahip. Nasıl ki bir orkestra her müzik aletinin ve her sanatçının doğru zamanlarda devreye girmesi ile ya da ahenkli çalışması ile başarılı olabiliyorsa, şirketler de böyle. Herkesin yarattığı etki, tat başka. Çatışmaların yönetilmesinde en önemli husus bu, birlikten güç doğması mesele.
Geriye dönüp baktığımda, verimli bir kongre geçirdiğimizi görüyorum. En çok zihninde çınlayan neler oldu diye sorsalar; “pozitif iletişim önemlidir”, “cesarettir değişimi sağlayacak”, “bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp, bir bilene sor”, “kadın! kıymetini anlayana, toplumun temelidir”,“birlikten güç doğar”, “koçluk artık bir meslek, sabırla bu yoldan ilerlemek gerekir”, “başarısızlıktan utanma, başarı böyle gelir”, “insan her zaman ciddiyetle değil asıl eğlenerek de öğrenebilir”, “ilerlemek mi istiyorsun, kadın hakları, kadın hakları, kadın hakları” derdim.
Gelecek kongrelerde görüşmek üzere! 🙂
İlk Yorumu Siz Yapın