Yeni bir proje aldığında ya da daha fazla sorumluluk üstlendiğinde birden bire (!) yanlış işte olduğunu düşünmek nasıl bir şeydir? Ya da dışlanma korkusu ile keşke daha az başarılı olsaydım diye düşünmek?
Kariyerlerinde başarılı olan bir çok kadının yaşadığı ancak kimilerinin bildiği, kimilerinin adını bile duymadığı, çok azının itiraf edebildiği bir “sendrom” bu! Hani bazen insan bir şey yaşar da, “bir bana oluyor” sanır. Yaşamayanların bu nasıl bir şeydir diye bakabileceği ancak toplumun genelinde sıklıkla yaşanabilen bir durum bu.
Impostor (sahtekar) sendromu, en çok ta kadınlar arasında görülüyor. Sendromun kökenleri, 1978 yılında Clance ve Imes’in çok iyi öğrenim görmüş ve kariyerlerinde başarılı kadın yöneticiler ile yaptıkları çalışmalarına dayanıyor. Araştırmaya katılanlar, başarılarını kendileri yerine şans vb. dışsal faktörler ile ilişkilendirmişler. Uzman Psikolog Tarık Solmuş ve Psikolog Belgin Üstün, makalelerinde şöyle belirtiyorlar: “Impostor sendomuna sahip olan kişi tüm entellektüel birikimine, kanıtlanabilir yeteneklerine rağmen başarısını şans faktörüne ya da çevredeki diğer şartlara bağlıyor. Yani gerçek başarı düzeyi ile algıladığı arasında fark oluyor.“
Delilik Bu! Peki Neden Oluyor?
Başarısızlık ya da başarıyı tekrarlayamayacak olma korkusu, yoğun bir performans kaygısı; sendromda hissedilen güçlü duygular. “Kendini niye hafife alıyorsun, bu kadar alçak gönüllülük niye?”sorularını sıkça duyanlar, impostor sendromu yaşıyor olabilir. 🙂
-
Bir anda doğru yerde olmadığını düşünme,
-
Yeterince iyi olduğuna inanmama,
-
Bazen, az sonra biri, “bu işe gore değilsin” ya da “işten çıkarılıyorsun” diyecekmiş gibi bir hisse kapılma,
-
Bir övgü aldığında “yeterince iyi değilim ki” , bunu hak etmiyorum diye düşünme,
-
Ben sanıldığı kadar bilgili, yeterli değilim inancına sahip olma.
O kadar kuvvetli hisler ki bunlar, sendromlu kişi, “yaptığım her şey yalan da biri tüm bu foyayı ortaya çıkaracak ve sen sahtekarsın diyecekmiş” gibi hissediyorum diyebiliyor.
Gerçekten iyi miyim? Ne kadar iyiyim? Soruları zihinlerde dolaşır durur…
Kimileri yoğun, kimileri seyreltilmiş yaşıyor bu sendromu.
Başarıyı içselleştirememek ve yetersizlik korkusu, başarıyı küçümsemeye yol açıyor. En iyi olma düşüncesi de daha fazla mükemmeliyetçi olmaya ve haliyle asla yeterince yetememeye yol açıyor.
Tarık Solmuş diyor ki: “sendromun sebepleri, çocukluk yıllarına ve aile içi yaşantılara bağlanabilir. Genelde mükemmeliyetçi, eleştirel, “en iyi olmalısın” diyen ebeveynlerin çocukları bu sendromu yaşayabiliyorlar.”
Aslında iki etkisi var;
Ebeveyn çocuğunu, “zeki” “başarılı” “duyarlı” gibi etiketlerle seviyorsa; çocuk büyüyüp koca bir kadın olduğunda bile bilinçaltı bunu gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyor. Bu etiketi hak etmeliyim, edemezsem beni sevmezler, onaylamazlar gibi. 🙂
Bir diğer olası etki ise şu şekilde gerçekleşiyor; mükemmel ve eşsiz olduğuna inandırılarak büyüyen kız çocukları, iş hayatında kimsenin mükemmel olmadığını gördüğünde ve kendisinin de “her şeyi bilen insan” olmadığını anladığında, ailesinin kendisi ile ilgili algısından ve kendinden şüphe duyabiliyor.
İltifat ya da iş hayatında olumlu geri bildirim aldığında “yok canım”, “o kadar da iyi değilim”, “kim olsa yapardı” diyenler! Başarılı diye, çevresinden dışlanabileceğini sananlar, “artık değiştin” “bizden farklısın” derler diye yeteneklerini, başarılarını kabul etmeyenler! Bu sendromu yaşıyor olabilir.
Görüşüne inandığınız kim varsa düşüncelerinizi paylaşın. Ben bir bilene danıştım! 🙂 Bir mentor ya da bir koç da çok yardımcı oluyor. Aslında tüm olanlar bizim iç sesimiz, algımız, zihnimizin oyunu ve duygular. Gerçek değiller. Böyle hissetmemiz, öyle olduğumuz anlamına gelir mi? 🙂 Ne var yani endişe duyuyorsak, korkuyorsak? Neden bu konuda destek almayalım? Neden itiraf etmeyelim?
Yaşanılan her şeyin bir sebebi, bir mesajı var.
Tüm yollar “içsel huzur”a çıksın yeter ki!
İlk Yorumu Siz Yapın