Kralın Bile Tahammül Edemediği “Kralcılar”

Bir organizasyonda en gereksiz profil kimdir deseler, şüphesiz ilk sıralarda olur kraldan çok kralcılar.

Nasıl bir varoluş amacıdır bu? Akıl almıyor…

Organizasyonun dinamiklerini bildiği için olabilecekleri öngörmek ya da vizyonu ile öneride bulunmak başka şey, kralın bile tahammül edemediği şekilde kralcı olmak başka şey.

En önemli nokta, bu duruma izin veren “kurum kültürü” bana kalırsa.

Evimizde, iş yerimizde, sokakta, orada burada her zaman her yerde “bizim gibi olmayanlar” ya da zor diye nitelendirdiğimiz insanlar olacak.

Hayat böyle bir şey zaten. Denge kurabildiğimiz, uzlaşabildiğimiz kadar huzurla bir aradayız.

Birbirinden farklı insanları, farklılıklarını gözeterek aynı potada eritmek sağlam bir liderlik ister.

İşleri delege etmek, inisiyatif vermek ile kralcı büyütmek arasında öyle ince bir çizgi var ki…

Sağlıklı bir kurum kültürü ve lider ruhlu yöneticiler bu tür insanlara çanak tutmuyor.

Kraldan çok kralcı olanların, “eline güç verilince tozu dumana katabilecek” profiller olduklarına inanıyorum.

İzin verildikçe umarsız bir şekilde etki alanını genişleten bu tür insanlar bir gün gelip tepe yönetimi de yormaya başlıyorlar.

Bu profiller nasıl tanınır ki?

Benim penceremden şöyle:

–           Mahallenin muhtarıdır.

–           Sen şimdi bilmezsin, biz burada öyle yapmıyoruz, bizde böyle değil ile başlar söze.

–           Kayıtsız şartsız, yorumsuz, mantıksız bağlılık (ya da bağımlılık) yaşar.

–           Şakşakçı bir emir kuludur.

–           Özgüven ve yaratıcılık yerlerdedir.

Küçük dağları ben yarattım duruşu ile aslında tek görevin düzen korumak olduğunu sanırlar.

Peki neden bu kadar sorgusuz sualsiz düzen koruma ısrarı? Çünkü, bu kişiler bulundukları kurumdan başka bir yerde varlıklarını sürdürebileceklerine inanmazlar. Güçlü ve güvenli hissetmezler. Aidiyet ve sığınma (emin olma) ihtiyacı ile sıkı sıkıya sarılırlar krala. Onun sayesinde var olur ve güçlü hissederler.  Düzenin sağlığı, olanın olduğu gibi sürmesi, onların hayrınadır, çıkarınadır.

Bazı yöneticiler bu tür kişilerin asıl amaçlarını ve neden böyle davrandıklarını bilirler. İstediklerini elde etmek için de onları kullanır, kendilerince doğru zamanda da gözden çıkarırlar.  Aklı selim hiç bir yöneticinin bu tür profillere sıcak bakabileceğini sanmıyorum.

Güçten beslenip güçlü durmak yerine nasıl daha fazla güç katarım olmalı asıl hedef. Muhakeme yeteneğini kaybetmeden!

Her şeye evet deyip, mutlak doğru kabul edince “kendi” olmuyor ki insan…

Herkes beni sevsin değil, ben doğruyu yapayım seven sevsin demek lazım.

Gelişmek, üretmek, büyümek için farklı düşünenlere, tüm öğrenilmiş çaresizliklere rağmen “olsun yaparız” demelere ihtiyaç var.

Artık  kraldan çok kralcıların değil de “kral çıplak diyebilen”lerin devri olsun.

Tüm “meli, malı”lar gerçekleşebilsin diye. Bütün öngörüler ve öneriler gerçekle bütünleşsin diye.

“Yenilik, değişim ve başarı” eğip bükmeden, dosdoğru, problemi çözümü ile dile getirenlerle gelecektir.

Bunu hala farkedemediysek, bunca değişim çabası niye?

 “Yaratıcı fikirler geliştirebilmek için sıradan görünen her şeye,  diğer insanlardan farklı bir gözle bakmak gerekir.”  George Kneller

canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir