CEO Olmak için Yıllarca Aynı Şirkette Kalmak mı?

Son zamanlarda artık bir şirkette kariyer ömrünün tamamını geçirmenin“eskiye” nazaran imkansızlığından bahsediyoruz.

Yeni nesil çalışanlar, gelişimin ve eğlencenin sona erdiği, kendisine değer verilmediğini hissettiği, paketinden şartlarından memnun olmadığı ilk anda çalıştığı şirketi terk ediyor.

Bu noktada her zaman eksi-artı hanesine bakmak gerektiğini savunuyorum. Acele karar vermek de cesaret göstergesi değil. Bazen bu bir macera olarak kalıyor sadece.

Benim için de ilk girilen şirkette kariyerin tamamını geçirmek imkansız. Yine de CEO’luğa yükselmiş iki başarılı kadının, stajyerlik ile başladıkları şirkette bunu gerçekleştirmiş olmalarını düşünüyorum son günlerde.

Amerika’nın ve dünyanın en büyük otomotiv üreticileri arasında yer alan General Motors’a (GM) tarihinde ilk defa kadın bir CEO atandı. Bir otomobile aşık olduğunda sadece 10 yaşındaymış Mary Barra. Babası da yaklaşık 40 yıl boyunca GM için kalıpçı olarak çalışmış. Bir nevi küçük yaşlardan bir aidiyet duygusunu hissettiği kesin. GM’e 18 yaşındayken stajyer olarak katılan Barra, General Motors Enstitüsü olarak bilinen Kettering Üniversitesi’nden mühendislik alanında lisans derecesini almış. Tüm iş hayatını aynı şirkette geçiren, şirket tarihinin ilk kadın CEO’su olan Barra ile birlikte Fortune 500 listesinde yer alan şirketlerde kadınların yönetimindeki şirket sayısı 22’ye yükselmiş (Ne kadar az olduğu, şüphesiz halen düşündürücü).

Bir diğer hikaye ise Fortune tarafından hazırlanan Dünyanın En Güçlü 50 Kadını sıralamasında 2012 yılında 7. sırada yer alan Ursula Burns. 1980 yılında stajyer olarak Xerox bünyesine katılmış ve 2009 yılında CEO luk koltuğuna oturmuş bir kadın.  Kendisinden Xerox’u dönüştüren kadın olarak bahsediliyor. Computerworld’de John Gallant’ın gerçekleştirdiği röportaja göre; Xerox’un yazma ve kopyalama alanındaki güçlü konumunu bir kenara bırakmadan, şirketin iş süreçlerini yeniden yapılandırarak inovatif uygulamaları hayata geçirmiş Burns. Xerox artık yalnızca bir kopyalama & baskılama şirketi değil bir satın alma ile artık teknoloji ve servis alanında kurumsal hizmetler sağlayan bir şirket.

İlgimi çeken, Ursula Burns’un hayata tutunuş biçimi ve hikayesi aslında. Büyüdüğü çevrede kendisine üç engeli olduğu söylenmiş; “siyahsın, kadınsın ve fakirsin”. Annesi ise hiç bir zaman böyle düşünmemiş ve sıklıkla “nerede olduğun kim olduğun anlamına gelmez, bunu ünlü ve zengin olduğunda hatırla” dermiş. Devam ettiği katolik okulunda üç seçeneği varmış, rahibe, hemşire ya da öğretmen olmak. Mühendis olma hayallerinden asla vazgeçmemiş ve hep bunu dilemiş. “Ne dilediğinize dikkat edin çünkü gerçek olabilir, bir süre sonra Brooklyn Polytechnic Institute davet gönderdi ve ben mühendis olabilme şansı yakaladım. Hayalleri bırakıp daha kolay ve öngörülebilen hayatıma devam edebilirdim ama bu maceraya atılmaya karar verdim” diyor. Beyaz erkek egemenliğindeki bu dünyada var olmak için çok çalışmış. Önce sevmediği kimya mühendisliğini mekanik mühendisliği ile değiştirmiş ve akabinde Xerox’ta Stajyer olarak çalışmaya başlamış. Sonrası CEO’luğa uzanan bir çalışma hayatı.

Burns: “Hayaller gerçek olabilir, ama diğerlerinin yardımı olmadan değil. İyi bir eğitim, güçlü bir iş etiği, cesaret şart. Bu yüzden kadınlara eğitim hakkı sağlayabilen, büyük düşünmelerine ve risk almalarına destek olan organizasyonlarda çok zaman geçiriyorum.”

Hedeflerine ulaşmak isteyen genç kadın profesyonellere ise tavsiyeleri şöyle:

1. Kendinizden yaşça büyük iyi bir eş bulun (Kendisi 20 yaş büyük bir eşle evli olduğu, eşi emekli olup çocuklarına bakabildiği, hayallerini anlayabildiği için kendisinin de kariyerine rahatlıkla odaklanabildiğinin altını çiziyor. Tamamen kişisel bir öneri sayılabilir. 🙂 Yaştan ziyade davranış, anlayış, bakış açısı paralelliği daha önemli olsa gerek).

2. İş-yaşam dengesini yeniden tanımlayın (İş-özel yaşam arasında mükemmel dengeyi aramak yerine hayatın tüm alanlarında dengeyi bir süreliğine değil her zaman makul ölçüde sağlayacak şekilde rahat olun).

3. Ara sıra bencil olun (Kendi ihtiyaçlarınızı gözden geçirin, ara sıra kariyer ve aileden de önce gelecek şekilde. Fiziksel ve zihinsel sağlığınız üzerine düşünün).

4. Duygusal sömürülere dikkat edin (Anneler her zaman çocukları ile olma konusunda baskı hissederler ancak bu tür beklentiler gerçekçi değil. Her okul toplantısında olamıyoruz diye suçluluk yaşanmamalı).

5. Hayatı çok ta fazla ciddiye almayın (Aslında hayatımızdaki unsurların %90’ı çok da ciddi değildir ama bizi deli eder. Sıklıkla temel şeylere odaklanın. İhtiyatlı olun ve hayattan keyif alın).

Yıllanmış şirketleri büyük bir dönüşüme sürükleyebilmek için yeni birine ihtiyaç olduğu düşünülebilir çoğu zaman.

Ancak sebatkar, aidiyet duygusu güçlü ve organizasyonu çok iyi tanıyan çalışanların da değişim rüzgarı estirmesinin mümkün olduğu çok örnek var. En önemli noktalardan biri de aynı şirkette aynı işi yapmayıp, farklı görev tanımları ve departmanlarda çalışmış olmak. Zirve sadakati seviyor hakikaten. Ancak bir o kadar da organizasyona ve sektöre bütüncül bakmayı da…

Burns, “Nasıl rekabet edemedik değil, nasıl edebiliriz, neyi başaramadık değil, neyi başarabiliriz? şeklinde düşünce tarzımızda değişiklik yapmalıyız. Hayat hızlı, biz de tez canlı olmalıyız. Her zaman esnek olun ve dönüşüm için kendinize izin verin” diyor.

Şirket yıllanmış olsa da yıllarını orada geçiren bazı çalışanların kişisel gelişim ve değişim tutkuları, dönüşüm cesaretleri baki. Bu da neden herkes değil de bazıları bunu başarabiliyor sorusunun cevabı olsa gerek. 🙂

Dünyanın neresinde olursa olsun kadın başarı hikayeleri ilham vermeye devam edecek…

canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir