Damlaya Damlaya: Başarının ve Performansın Arkasındaki Patron “Beyin”

4B Akademi, iş profesyonellerine yönelik düzenlediği “Damlaya Damlaya” seminerlerinin kendi deyimleri ile üçüncü damlasını “beyin” üzerine bir sunumla biriktirdi.

Altis Danışmanlık kurucusu Nörolog Dr. Bülent Madi, nöro liderlik üzerine insanı düşünmeye zorlayan, “beyin fonksiyonları ile işletme fonksiyonlarını birleştiren” bir sunum gerçekleştirdi.  Beyin çok uzun zamandır ilgi alanımda olduğu için merakla gittim.

“İşler bir türlü zamanında bitmiyor.” “Yapmadığımız takım çalışması etkinliği kalmadı, bu takım neden bir türlü anlaşamıyor?” “Çok stresliyim de nasıl yönetsem?” “Öfkemi kontrol edemiyorum.” “Daha motive olmalıyım ama nasıl?”

Hangi işi yaparsak yapalım, hangi pozisyonda çalışırsak çalışalım, hepimiz kaygı taşımıyor muyuz?

Kaygı insanı insan yapan temel fonksiyonlardan ama bir de dozunu tuttursak! İnsan beyninin fonksiyonel MR’ını çektiğimizde anlıyoruz yukarıdaki soruların cevaplarını…

Aslında insanın başarısına etki eden psikolojik, sosyolojik, organizasyonel bir çok faktör var. Yine de bir çoğumuz, bunların arkasında direksiyonda asıl oturanın beyin olduğunu ve beynin kişinin duygu ve davranışları üzerine ciddi bir etkisi olduğunu biliyoruz.

Nöroliderlik  yani zihin temelli liderlik, nörobilim alanındaki gelişmeleri, “liderlikte etkinliği artırmak ve gelişimi sürdürebilir kılmak” üzere kullanmaktadır. Aynı zamanda beyni farklı açılardan da keşfetmeye yardımcı olarak.

Vücudumuzdaki tüm duyuların uyarıları öncelikle beynimizin dağıtım merkezine iletiliyor, kontrolden geçtikten sonra beynin o duyudan sorumlu olan bölgelerine ulaştırılıyor. Herhangi bir şeye baktığımızda önce onu görüyoruz,  sonra gördüğümüzü işliyor ve ardından akıl yürütüyoruz. Konuşma, geleceği öngörme, acıyı algılama, hayal kurma gibi faaliyetler beynimizin farklı bölümlerinde işleniyor.

Mesela, insan müzik dinlerken aynı zamanda hayal kurmaya başlayabilir, hayalin içine girer bir yandan da hareket ederse neredeyse tüm beyni çalıştırır.

Sadece müziğin böyle bir etkisi varsa, acaba şirkette hangi tür müzik dinlemeliyiz?

İş hayatında hepimizin hissettiği kaygı çok basit bir sebeple de meydana gelebilir. Mesela seminere “ne öğreneceğim, acaba kayda değer bir şey olacak mı düşüncesi ile gelmek” de bir kaygıdır… Kaygının hiç olmaması mümkün değil ancak şiddeti ve sıklığıdır önemli olan. Sıfır kaygı ile yaşamayı beklemek anlamlı olmaz, hatta biraz olması iyi bile sayılabilir. Ancak şiddetli kaygıda beyin doğru çalışmaz, sağlıklı ve doğru düşünmeyi engelleyecek noktaya gelmişse ortadan kaldırılmalı. Eğer olumsuzluklar ve sıkıntılar bir noktadan sonra normal gelmeye başlıyorsa ve kanıksanıyorsa, beyin artık o konu ile ilgili olumsuz kayıtlar tutmaz. Kaygılı depresif çalışanların sonu bu nedenle alzheimer hastalığıdır. Olumsuz hatta mobbinge varan davranışlara maruz kalan ancak bunu “normal” zanneden çalışanlar, dikkat! Tutum ve davranışları incelemeye, insanların mimiklerinden bir şey anlamaya yardımcı olan sosyal biliş de, kaygı yoğun olduğunda doğru çalışmaz.

O  zaman iş yerinde kaygıyı azaltmak için yöntemler geliştirmeliyim.

Beynimizin her bölümü çok önemli ancak yönetici işlevlerden sorumlu “alın lobu” daha da…

Beynimizin alın bölgesi; akıl yürütme, karmaşık hareketler, sosyalleşme, soyut düşünme, dikkat, ego, motivasyondan sorumlu. Peki karmaşık hareketler ile akıl yürütme neden aynı bölümde?

Risk alma becerisi, karar alma ve dikkat, akıl yürütmeyi güçlendirir. Mesela binicilik, trekking, yelken gibi sporlarda risk alma ve karar alma becerimiz kuvvetlenir.

Karmaşık hareketler akıl yürütmeyi güçlendiriyorsa, o zaman iş hayatına outdoor aktiviteleri eklemek ve çalışanların spora yönlendirilmesi önemli.

İnsanın otokontrolü sağlamasına yol açan, verileri dikkatle değerlendirmesini ve kendini frenlemesini sağlayan özdenetim de alın lobunun işlevi. İş görüşmesinde ağzımıza geleni söyletmeyen ya da yöneticimize / iş arkadaşımıza saygı sınırlarını zorlayacak şekilde bağırmamamızı sağlayan da özdenetimdir.

Peki ya özdenetimi sağlayamayan kişilerde, alın lobunda bir sıkıntı olabilir mi? Hiç motive değil, çok yavaş dediğimiz çalışanlar, geleceği öngöremeyenler ya da korkuları her daim aktif olanlarda da alın lobu gelişmemiş olabilir. 

Hiç bir seçme yerleştirme aracı tek başına yeterli olmamakla birlikte aslında kişilik envanterleri de sınırlı bilgiler sunuyor.  Davranışlarımıza sebep olan kaynaklar göz önüne alındığında değerlendirmelerin aslında ne kadar derin olması gerektiğini düşünüyorum.  Belki de yönetici işlev bozukluğuna sahip bir çalışanımız psikiyatrik bir rahatsızlığa sahip. Mozart ya da Einstein gibi, aslında birer deha olup sosyal ilişkileri bozuk olanlar belki de birer Asperger sendromlu… Gerçek değerlendirme ve yorumlama için aslında ne olduğu değil neden kaynaklandığını bilmek yeterli.

Diğer taraftan, yeterince  önemli sanmayanlar olsa da aslında fiziki koşullar da ne kadar önemliymiş!

İşletmede koku, ofiste estetik bir şeyler yapmak, sportif faaliyetleri de işe dahil etmek ve müzik; beynimizin yönetici işlevler bölümüne katkı sağladığı için aslında ne kadar da mühim!

Bu sunumun ardından bir kez daha düşündüm. Psikiyatrlar ve nöroloji uzmanları daha fazla profesyonel yaşamla ve iş insanları ile birlikte projeler üretmeli…

2014 yılının “Avrupa Beyin Yılı” olduğunu vurguladı Bülent Madi, ülkemizde hala yeterince önem veriliyor mu ben emin değilim.

Bu yıl bizim için de daha fazla önem vereceğimiz  bir yıl olsun!

Akıl sağlığı, her şeyin başı.

Beynimize sağlık…

canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir