Thomas Harris, yaşamın erken yıllarında yapılan kayıtlarla her çocuğun bir sonuca ulaştığını, bir karar verdiğini ve neticesinde bir yaşam pozisyonu aldığını söylüyor.
Transaksiyonel Analiz’de 4 yaşam pozisyonu vardır:
- Ben OK değilim, sen OK’sin
- Ben OK değilim, sen OK değilsin
- Ben OK’im, sen OK değilsin
- Ben OK’im, sen OK’sin
İlk üç pozisyondan biri, yaşamın ilk yıllarında çocuk tarafından seçilir. Bilinçli bir şekilde kararını dördüncü pozisyon ile değiştirene dek yaşamın geri kalanında bu pozisyonda kalır.
1.Ben OK değilim, Sen OK’sin.
Çocuk eksiksiz resmi doldurabilmek için gerekli deneyim ve donanımdan yoksundur, tek rehberi başkalarının ona verdiği tepkilerdir. Eğer şöyle olursan, şunu yaparsan, OK olabilirsin. Ancak pozisyon değişmediği için bir mutluluk vermez ya da sürdürülebilen bir değerli olma duygusu türetilemez. Ne yaparsam yapayım ben hala OK değilimdir. Yaşamın çok erken çağında her çocuk ben değerli / yeterli değilim sonucuna ulaşır. Anne ve babası içinse sen yeterlisin / değerlisin sonucuna varır. Harris’e göre, ben OK değilim, sen OK’sin pozisyonu yaşamın en deterministik kararıdır. Kalıcı olarak kayıtlıdır ve tüm hayatı etkiler. Çocuk şunu söyler kendine: Ben OK değilsem ve sen OK isen, ben senin gibi bir insanın benim gibi OK olmayan bir insana iyi davranması için ne yapabilirim? Buyrun yaşam boyu sürecek onaylanma ihtiyacına.
2.Ben OK değilim, Sen OK değilsin.
Yaşamının ilk yılında; soğuk mizaçlı ve çok gerekmedikçe temasta bulunmayan annesi olan, terk edilme ve zorluk yaşayan çocuklar; ikinci yılda da telafi edilmeden benzer durumları yaşarlarsa bu pozisyonu seçer. Bir kez seçildi mi, yaşam boyu olaylar bu çerçevede değerlendirilir. Herkese uygular, karşısındaki ne kadar iyi niyetli olursa olsun, ilişkisinde yetişkini kullanmayı reddeder.
3.Ben OK’im, Sen OK değilsin.
Önemli acıları, yaraları olan, dayak yiyen çocuklar bu kararı verirler. Çocuk şöyle düşünür; “beni yalnız bırakırsanız iyi olacağım, ben kendi kendimle OK’im, merhametsiz ebeveyn görünce, herşey eskiye dönecek diye korkuyorum.” Bu yüzden ben OK’im, sen değilsin. Çocuk için hayat kurtaran bir karar gibi görünse de, ilerleyen yıllarda kendi içlerine bakmayı reddeden bir insan olurlar. Ne olursa olsun haklılardır ve hali ile vicdan yoksunudurlar.
İnsanlar tarafından en çok paylaşılan, ifade edilen pozisyon ben OK değilim, sen OK’sin pozisyonu olmakla birlikte bu ilk üç pozisyon bilinçsizce yaşamın ilk yıllarında alınmıştır. Özellikle ilki, bir çok kişi için ömür boyu kalıcıdır. “Neden” ile ilgilenen bu üç pozisyon duygulara odaklıdır. “Neden olmasın” dedirten dördüncü pozisyon ise düşünce, inanç ve eylem iddiasını temel alır. Ve sonucunda insanı yeni bir pozisyona sürüklemez.
Harris’e göre; 3 yaşında sıklıkla bir oyun oynanır; benimki seninkinden daha güzel. OK olmamanın ağır yükünden geçici bir süre de olsa kurtulmak için oynanır. 3 yaşında ben OK değilim demek, küçüğüm, çaresizim ve yaptığım hiç bir şey doğru değil demektir. Sen OK’sin demek, çok güçlüsün sen hep haklısın, kontrolüm ve tüm yanıtlar sende, canımı acıtsan da sorun değil demektir. Yetişkin insanlar da, benimki daha iyi oyununu oynarlar, ama daha sofistike! 🙂
Tüm insanların OK olmasının tek yolu ilk üç pozisyonunun temel olduğu kayıtları kabul etmek ve güncel davranışlarımızda “çocuk” kayıtlarının sürdüğünü farketmektir.
Ben OK’im, sen OK’sin bir duygu değil, bir pozisyondur. Çocuktaki negatif kayıtlar, bugünkü kararla silinmez. Ancak amaç, ebeveyn veya çocuk tarafından değil, yetişkin tarafından programlanmış davranışlarda bulunmak ve OK neticelerini içeren kayıtları biriktirmek olmalıdır.
Hem ben değerliyim, hem de sen diyen biri sabırlıdır, çünkü yetişkin sabır ve inancın gerekliğine inanır. Çocuk anlık çözümler bekler, sabırsızdır. Kişi pozisyonunu değiştirdiğinde herşey bir anda değişmez. Yetişkin, diğer insanlardaki çocuk yanıtlarını tanıyarak onlara aynı şekilde (negatif) cevap vermemeyi seçebilir.
Değişim Mümkün müdür?
İnsanlar ne zaman değişim ister?
1-Canı yeteri kadar acımışsa
2-Umutsuz ve sıkıntıda ise
3-Birden değişebileceğini keşfedince
Harris, üçüncü maddenin Transaksiyonel Analiz‘de görülebilen bir etki olduğunu söylüyor.
İnsan yetişkinde kalabildikçe değişir. İçindeki kendi çocuk ve ebeveyn kayıtlarına ne kadar duyarlı olursa Yetişkin o kadar ayrışır. İç diyalogları izlemek de önemlidir. Bir insan eğer bu benim ebeveynim ya da şimdi içimdeki çocuk konuştu diyebiliyorsa, bunları artık Yetişkin’i farkediyor demektir.
Bütün bilgileri derlemek bir kaç yazı ile mümkün değil. TA’yı öğrenmek isteyenler için güzel bir başlangıç olması açısından, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Şahin’in çeviri editörlüğünü yaptığı Thomas A. Harris’e ait bu kitabı özenle tavsiye ediyorum.
İlk Yorumu Siz Yapın