İnsanın en sevdiğini düşündüğü şeyden uzak kalması ve rutinini bozması için çok büyük bir başka önceliğinin bulunması gerekir. Benim de son aylarda önceliğim değişti ve kendimi sağlıklı yaşama adamışken, birkaç ay bloğumdan da uzak kaldım.
Bir bir üstümden attığım ağırlıkların, ancak zamanımın çoğunu adayarak büyük bir özveri sonucu gittiğini görmek, insanın bir şeyi çok istediğinde yapabildiğini ispatladığı gibi, ancak odaklandığın şeyi büyütürsün inancımı da pekiştirdi.
Defalarca düştükten ve kalktıktan sonra, bir kez daha düşmek insanı pes ettirebilecekken “kalkabilmek ve inadına koşabilmek”, gerçek başarı bana göre. Edison bile azimle binlerce denemeden sonra ampulü icat etmişken, hata yapmamayı beklemek ya da ben oldum demek gibi bir lüksümüz olabilir mi? 🙂
İnsanı en çok “düşünceleri” şişiriyormuş meğer.
“Başkaları ne der” cümlesi ise benim hem yazılarımda hem dilimde gezinir durur. Genetik olarak içime kodlanmış bir şeydir çünkü, bir nevi atalarımdan mirastır bana. İşte ben sesimin soluğumun çıkmadığı bu aylarda, bu mirası kabul etmemeye karar verdim.
Kişisel gelişim yolculuğunda sıkça duyduğumuz “düşmem deme, düştüğünde nasıl hızla toparlanacağını bil yeter” söylemi dilime pelesenk oldu bu süreçte.
Yüzleşiyorum. İtiraf ediyorum. Çok güzel hatalarım var benim diyorum. Kimi zaman korkabiliyorum, utanabiliyorum. Bazen pes etsem mi diyorum, bazen kendime kızıyorum. Bir o kadar biriktirdiklerimin ve başardıklarımın farkına varıyorum. Kendimi kutluyorum, alkışlıyorum hatta. Kendimi gerçekleştirme yolunda yaşanması gereken her şeye kabul veriyorum. Öyle ya, yağmurun bereketi olmadan, toprak yalnızca güneş ile verimli olur muymuş?
Hayata dair bir strateji güdebilmek için, “böyle olması lazımmış” diye yaprak gibi savrulmadan, önce nereye gitmek istediğine karar vermeli insan. Her yaşta sıkışıp kalabilir, fikrini değiştirebilir, yönü şaşabilir.
30 yaşıma basalı neredeyse 1 yıl olmuşken, söyledikleri kadar varmış, 3 ile başlayan yaşların insanı bu kadar değiştirebileceği. Değişim sadece fiziksel olmuyor, içi dışına yansıyor insanın. İçsel ve dışsal değişim için odaklandığım sürede elbette biriktirdiklerim oldu. Kilometreler ayağımın altından kayarken bolca düşündüklerim de.
Dükkanıma geri dönüyorum, bu sefer daha fazla gönlümden geçenleri yazabilmek ve bende iz bırakanları paylaşabilmek için. Zaman zaman öğrendiklerimi ve araştırdıklarımı da es geçmeden.
Son olarak, burada dünyayı kurtaran yazılar yerine bolca duygu içeren, sıklıkla ruhun eleğinden geçmiş paylaşımlar olacak. 🙂
Yine yeniden yazabilmek, kalemi kâğıdı eline alıp kelimelerle duyguları dans ettirmek, yazının insanı nasıl şifalandırdığını bir kez daha görebilmek şükür sebebidir.
Niteliği ve niceliği nasıl olursa olsun, okumak ve yazmak hep hayatımızda olsun.
İlk Yorumu Siz Yapın