Yazı büyülüdür, bizi çoğaltır, ulaştığımız her bir insanla “birlikte” nefes aldırır. Dünyada değişen her şeye rağmen, kelimeler de, hikâyeler de aynıdır.
Karmaşık ve hızlı yaşamlarımızda, bir yandan iyileşme yolları ararken, diğer yandan güçlü durmak adına birçok şeyi içimize atıyoruz, her ne kadar teorisinden haberimiz olsa da başımıza gelen şeylerde çevreyi suçlama eğiliminde olup kendimizi kurban gibi hissedebiliyoruz.
Kurban konumundan çıkabilmenin, biriken yükleri atabilmenin en iyi yollarından biri, farkındalık kazanmak, olayları olduğu gibi kabul etmek ve yazmaya başlamak. Yazdıkça özgürleşmek.
Bir dil bir insan demekse, bir kitap bir dünya demektir. Bazen bir kitap kendi dünyamızı yaratabilmemize yardımcı olurken, bir yandan da yüklerimizi hafifletir.
Yeşim Cimcoz’un “Yazarak Hafifleyin” isimli 124 sayfalık kitabı, yaratıcı yazarlık kitabı gibi görünmekle birlikte aslında bir “şifa” kitabı. Yazmak ve şifalanmak ilişkisine çok inandığım için daha önce de benzer bir yazı yazmıştım, hatırlayanlar olacaktır. Bu sefer elimizde bir kılavuz olduğu müjdesini de vermeliyim.
Psikoloji profesörü James Pennebaker yazı ile, travmalarımızla yüzleşebileceğimizi, ruhsal ve fiziksel sağlığımıza kavuşabileceğimizi söylemiş. Yeşim Cimcoz’un da kitabında bahsettiği üzere, yazı ile şifa hakkında birçok çalışma yapılmış ve pozitif etkisi doğrulanmış. Örneğin King ve Miner, yaptıkları çalışmada, katılımcılardan yaşadıkları olaylara mutlu son yazmalarını istemişler. Diğer yandan olayın hayatlarında yarattığı pozitiflikleri de yazmalarını talep etmişler. Çalışmanın sonunda katılımcıların, olumlu kelimeler yazmalarına bağlı olarak sağlıklarında pozitif gelişmeler olduğu görülmüş.
Birkaç gün önce ertelemeyi konuştuk, hep bir doğru yer, doğru zaman aradığımız oluyor, hiç bulamadığımız için de hedeflediklerimizi gerçekleştiremiyoruz. Yeşim Cimcoz’a göre de yazmak için doğru yeri, doğru zamanı bulmaya çalışmak o boş kağıtla ve aslında özünde kendimizle yüzleşmek istemediğimizden kaynaklanıyor. Aslında ihtiyacımız olan sadece kağıt ve kalem. Gerçek anlamı ile de “kağıt ve kalem”, çünkü kağıda yazmanın bilgisayara göre daha rahatlatıcı bir özelliği var ve bizi daha yaratıcı olmaya yönlendiriyor. Yani konumuz şifa ise, pamuk eller kağıt ve kaleme.
Şifa demişken, yazdık, çalıştık, şifalandık ve bitti mi? Hayır. Yeşim Cimcoz diyor ki, “şifa bulduğumuzda bir şey elde etmiyoruz çünkü şifa varılacak bir yer değil bir yolculuktur, kendimize giden yoldur. Bu yolda tek şart iyileşmeyi istemek ve gerçekten kendimizi “tanımaya” hazır olmaktır, yani değişime hazır olmaktır.”
Ego, değişimi sevmediği için, bizi mevcut durumda tutmaya çalıştığında, biz adım atmak isteyeceğiz. Yollar pürüzsüz olmadığından her devam etme gücümüz tükendiğinde de keşke içime giden bir “kısa yol “ olsa diyeceğiz. İşte öyle bir kestirme yol olmasa da bir kılavuz çalışma mevcut. Benim de halen devam ettiğim, aklıma gelmeyecek türden alıştırmalarla dolu bu kitapta kendinize dair, engellerinize dair, kitlenmiş duygularınıza, korkularınıza, endişelerinize dair güzel farkındalıklar yaşayacağınıza eminim.
Tekniklerin hepsini bu yazıda aktarmam mümkün değil. Gideceğiniz filmin sonunu anlatır gibi sürecinizi baltamak da istemem. Yine de en sevdiğim ve faydalı olan alıştırmalardan birinden bahsedeceğim.
6 dakika serbest yazı tekniği:
Her şeyden önce teknik, hiçbir dil bilgisi kuralına takılmadan içimizden geldiği gibi yazmak üzerine kurulu. Öncelikle, rahat bir yerde, kendimizi rahat hissettiğimiz bir mekânda, yalnız ya da sevdiğimiz insanların yanında yazmaya odaklanıyoruz. Çalar saatimizi 6 dakikaya ayarlıyoruz. Hangi konu üzerinde yazacağımıza karar veriyoruz; kalemi, defteri ve “yazar olarak kendimizi” birazcık da olsa seviyorsak (Yeşim Cimcoz’un ifadesi ile) başlıyoruz. Konumuz diyelim ki “yazarlık”, yazarlığa dair içimizden geldiği gibi 6 dakika boyunca, zil çalana kadar, elimizi kaldırmadan, serbest atış ile yazıyoruz. Saat çaldıktan sonra ise yazdıklarımızı okuyup eğer takıldığımız özel bir nokta var ise onu daha detaylandırarak yazıyoruz. Dikkatimizi çeken şeyleri işaretliyoruz. İhtiyaç duyarsak notlar ekliyoruz. En başta ve sonradan yazdıklarımız arasındaki bağlantıyı düşünüyoruz. (Farkındalık aşaması)
6 dakika serbest yazı çalışması boş kağıtla baş edebilmenin harika bir yöntemi. Yeşim Cimcoz’a göre de; hem “zamanım yok” diyenlere hem de “kalem oynatamıyorum bu ara” diyenlere ilaç gibi. (Yeşim Cimcoz’un yazı evi atölyesinde de kullandığı, bu teknikle yazılan yazılara göz atabilirsiniz).
İçimizdeki çocukla, metaforlarla, etiketlerimizle, mandala ile çalışmak gibi daha bir çok teknik var kitabın içinde.
Uzun zamandır başlayamadığım bu kitabı, hadi bu hafta sonu bitireyim diye elime aldığım günden bu yana halen üzerinde çalışmaya devam ediyorum, çünkü öyle bir çırpıda okunup bitirilecek bir kitap değil. Ruhunuzun derinliklerine doğru uygulamaları yapa yapa ineceğiniz, alıştırmaları yaptıkça şaşıracağınız, kendinizi bulacağınız, kimi zaman hafifleyeceğiniz belki de kimi zaman canınızı acıtacak bir “yazarak şifa bulma” kitabı.
Şifa yolunda her günümüz aynı enerjide olmuyor, bir gün çok iyiysek diğer gün tam tersi olabiliyoruz. Yazdıklarımızla farkındalığımız artarken, duygu dönüşümü ile de kaybettiğimiz enerjimizi geri kazanabiliriz. Yazarlık kitabı okuduğumuzu sanıyorken aslında yazı ile iyileşebildiğimizi, yazmanın önündeki engelleri bu şekilde kaldırabildiğimizi, tüm rollerimizin etiketlerimizin hayallerimizin önünde ilk sırada bedenen ve ruhen sağlıklı olmanın yer aldığını bir kez daha anımsıyoruz.
Her şeyin başı sağlık ise, bu şifa yolculuğunda kalemimiz, kağıdımız hiç eksik olmasın!
Not: Tanıyanlar, yazı evini çok sevdiğimi bilirler. Siz de yolunuz düşerse mutlaka uğrayın, size uyan en az bir atölye vardır, o da olmazsa Yeşim Cimcoz ile tanışırsınız.
İlk Yorumu Siz Yapın