Enflasyon zammı ya da performans zammı hatta ücret iyileştirmesi bile, maaş paketlerini ne kadar yukarıya çekebilir ki? Üst yönetim ve insan kaynakları, maaşları hangi seviyeye kadar yükseltebilir, bunun sonu var mı? “Medyan”ın üzerinde maaşlar verilen sektörlerde dahi “limit gökyüzü” durumunun söz konusu olmadığını hepimiz biliyoruz.
Elbette sadece “para” için çalışmıyoruz, üretebildiğimizde ve kendimizi huzurlu hissettiğimizde daha mutlu çalışıyoruz. Keşke herkes kalbindekini yapabilse ancak bazı gerçekler hayallerin ötelenmesine yol açıyor. Kalbimizden geçen yerine para kazanabildiğimiz işi yapıyoruz. Diğer yandan hayatı kazanmak kadar ruhu beslemek de önemli; her şeyde olduğu gibi bu noktada da denge elzem.
Asıl önemli olan, huzur, güven, değer desek de hadi biraz “maddeden” gidelim. Madem ki maaşları sürekli arttıramıyor ve elbet bir noktada “tatminsizlik” yaşıyor ya da yaşatıyoruz, elimizdeki diğer aracı kullanma vakti gelmiş oluyor. Evet, yan haklar…
Uzun yıllardır, sağlık sigortası, öğle yemeği, araç-benzin gibi yan hakların büyük bir artıymış gibi sunulmasının ardından bunların zaten minimum gereklilik olduğunu anlamamız uzun sürmedi. Halen büyük bir destekmiş gibi sunabilen şirketler olsa da, yol yardımı, yemek-içmek, şirket organizasyonları, sağlık sigortası gibi destekler artık “minimal yan haklar”dan sayılıyor.
Dünyanın birçok yerinde “şaşırtan” yan haklar olduğu gibi, ülkemizde de farklı uygulamalar olduğunu görmek güzel. Glassdoor’un ücret ve yan haklar konusunda en tatmin edici 25 şirketi sıraladığı listenin ilk üçünde Google, Costco ve Facebook var. Esnek çalışma saatleri, masajlar, günün her saati yiyecek, yılda birkaç kez prim, geniş çaplı sağlık sigortaları, Hawaii’ye ya da Las Vegas’a seyahatler gibi yan haklar mevcut. Tatmin edici yan haklar sağlamanın çalışan iş tatminini ve performansını arttırdığı ve bu durumun rekabette işveren lehine eli kuvvetlendirdiğine inanılıyor.
Gerçekten böyle mi? Maaş dışında zengin yan haklar sunmak ve bu yan hakların kalitesi motivasyonun anahtarı olabilir mi?
Yıllar önceydi, bir adaya bize göre hatrı sayılır bir paket sunmuştuk. Kabul edeceğinden de öylesine emindik, ancak öyle olmadı, teklifi reddetti. Gerekçesini hala unutmadım, “biliyorum maaş daha yüksek ama mevcut şirketimde kullandığım araçtan daha düşük bir markalı arabaya binmek istemiyorum”!? Neden? “İtibar meselesi.”
Aynı maaşla sadece ailesi de sigortalı olacağı için ya da daha fazla destekleyici yan unsur bulunduğundan başka bir işe geçenlerin olduğuna da birçok defa şahit oldum. Birkaç gün önce çok sevdiğim üst düzey bir arkadaşımla konuşurken, iş değiştirmek istediğinden bahsetti. Sohbetin bir yerinde dedi ki “belki arabam x değil y marka olsa, telefonum a değil de b olsa daha farklı bakabilirdim.” Arkadaşımı yakından tanıyorum ve manevi unsurları maddi olanakların önüne koyan biridir, bu yüzden özellikle nedenini sordum. “Çünkü, yan haklar iyileştiğinde şunu anlıyorsun; şirketim bana değer veriyor. Şirketlerde ne kadar çok paranın nerelere harcandığını hepimiz biliyoruz. Güven duymak, değer verildiğini bilmek, başarılı olduğunu hissetmek için bazen maddi kazanımlardan yola çıkmak gerek” dedi. Psikolojik olarak da şöyle bir algımız olduğuna inanıyorum (istisnalar olsa da) “daha pahalı olan, daha kalitelidir”. Nitekim Yale Üniversitesi tarafından yapılan araştırma sonucu da bu doğrultuda. Kaliteyi kim sevmez, değil mi? 🙂
Bu genel bir kanı ise elimizde gerçekten bir anahtar var demektir. Peki bu konuda geniş çapta bir araştırma yapılmış mıdır? Ne mutlu ki, bu hafta gerçekleşecek İK Zirvesinde harika bir oturum var, üstelik davetiyesi ya da bileti olmayanlar için girişin ücretsiz olacağı bir oturum bu. Merakla ve dört gözle bekliyorum!
Oturuma katılmak için: http://www.premiumkiralama.com/premium-kiralama-ust-duzey-motivasyonun-anahtari.aspx
İlk Yorumu Siz Yapın