Hiyerarşi Eğilimi

Yazının başlığını çok düşündüm. Gücünü hiyerarşiden alanlar da diyebilirdim. Zira anlatmak istediklerimi daha iyi özetliyor belki de.

Hayatımda kendimi bildim bileli en çok yaptığım şey gözlem ve mesleğim gereği de gözlemlemeye devam ediyorum. Örnekler yakınlaştıkça konularla ilgili söyleyecek sözünüz de artıyor.

Son yıllarda hiyerarşi yerini holokrasiye bırakıyor, artık katılımcı yönetimler devrede, yöneticilik değil liderlik gibi bir çok söylem sahnede. Gerçekleştiren de var, çabalayan da. Yine de hiçbir kurumda pembe dünyalar olmadığını hepimiz biliyoruz. Zaten her bireyin en temel amaçlarından biri elinden geldiğince kurumunu geliştirmek, bir adım öteye taşımak ya da iyi giden şeyleri bozmamak olmamalı.

Yıllar yıllar önce de hiyerarşinin daha normal kabul edildiği kurum ve dönemlerde hiyerarşiyi bir yönetim şekli değil de güç aracı kullananlara sorgulayarak bakardım. Holokrasinin de verimliliği tartışılır ancak günümüz şartlarında da hala katı hiyerarşiyi savunmak neyin nesidir bilmiyorum. Artık bunları aşmamız gereken zamanlarda bile sımsıkı sarılanların ortak özellikleri olduğunu fark ediyorum.

İlle de hiyerarşi diyen çalışanlar (özellikle yöneticiler);

Ekibine “ben hiyerarşiye çok inanırım” diyerek bir de üstüne saygıya dem vurarak ayar çekiyorlar

Her e-maillerinde özellikle unvanlarını da bırakarak elektronik imzalarını muhakkak paylaşıyorlar

Kendilerinden habersiz kuş uçurtmuyor ancak konu yeniliğe, özgürlüğe, esnekliğe gelince benim için çok mühim diyorlar sadece “diyorlar”

Çok inandıkları sistemlerinde en üstte yer aldıkları için kendilerini dev aynasında görüyor ve genellikle üst perdeden konuşuyorlar

İşleri, unvan ve rolünün gücüyle yaptırıyorlar ancak bunu asla kendilerine bile itiraf edemiyorlar

Asıl olan ne?

Aslında çok korkuyorlar. Zekadan, farklılıktan, geri bildirimden. Aslında yönetemedikleri ve yönetmekten, yüzleşmekten korktukları için bir sisteme bir tarza sığınıyorlar. Saygıyı unvanla kazanacaklarına dair sığ bir bakış açıları var.

Olan kime oluyor? Verimli çalışabilecek, fark yaratabilecek, yetenekli çalışanlara oluyor. Bana göre “toksik” olan bu kişileri hele hele yöneticilerse bünyede barındırmak çok tehlikeli. Dönüşebilecek olanları, güç zehirlenmesi çerçevesinde ciddi bir değerlendirmeden geçirip fırsat vermeli, olmuyorsa acilen yolları ayırmalı.

Bilmeye rağmen göz yummak şirket kültürün çürümeye başladığının ciddi bir göstergesidir. Yazık olur.

canel Yazar:

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir